Translate

11 Mart 2016 Cuma

Safranbolu Kaçamağı

Safranbolu konumu itibariyle çoğu büyük kente haftasonu acil kaçış mesafesinde, sanki hepimizin biraz huzur bulması için orda hazır ve nazır bekleyen bir kültür miras yeri.

İstanbul'a araçla 4-5 saat mesafede yer alan Safranbolu, seyahat keyfinize göre size değişik alternatifler sunuyor. İster tarihi evler arasındaki taş yollarda kaybolup yorulunca Arasta Kahvesi'nde közde türk kahvelerinizi yudumlayın, ister Anadolu'dan ve şarkın başka başka yerlerinden toplanmış kilimleri tanıyıp çarşısından harika parçalar götürün evinize, ister kanyonda bir yürüyüş yapıp mağarayı gezin ...

Haftasonları havaların da yavaştan ısınıp bize baharı hatırlatmasından ötürü hayli kalabalık olabilir, sokaklarda yürürken kendinizi Nişantaşı ya da Alaçatı'da hissedebilirsiniz.


Kalabalıktan kaçmak için hemen rotanızı Yörük Köyüne çevirebilirsiniz. 2 liralık ayak bastı parası sonrası köyün kapıları size açılıyor. Burası küçük bir Safranbolu. Yalnız evler Safranbolu'dakine nazaran daha oryantal ve büyük. Burada çamaşırhaneyi ve ücret karşılığı lokal evleri gezmeniz mümkün. Eğer yorulursanız hatta yorulmasınız bile Birsen Ablanın yeri olan Yörük Sofrası'na uğrayın, bir gözlemesini yiyin, Birsen abla ile tanışın, sohbet edin :) Bize sadece sohbet arkadaşı olmadı, Safranbolu'da da yardımcı oldu kendisi :) Okuyorsan öpüyorum seni çok Birsen ablacığım :*


Safranbolu'da merkeze yakın, güvenilir, temiz, ve konaklar arasında en işlemeli olanlardan biri olan Turgut Reis Konak Otel'i tavsiye edebilirim. Fiyatı makul, merkeze adım mesafesinde, ücretsiz otoparkı ve taze kahvaltısı var. Ayrıca sıcakkanlı ev sahipleri ile muhabbetin de tadı bambaşka.


Lokum almak isterseniz kesinlikle Müzekent Lokumcusunu öneriyorum. Zaten gezerken size ikram edilen lokumlardan da anlayacaksınız ki Müzekent Lokumcusunun lokumu çok daha taze, yumuşak ve diğerleri gibi geniz yakmıyor. Safranlı lokumu yemeye doyamayacaksınız.


Bunun yanında biz Safranbolu'ya özgü doğal yapım kolonyalardan aldık. Limon kolonyası gibi ağır değil, tazelik veriyor, değişik çeşitleri bulmak mümkün. Bu konuda adres olarak Sabuncuzade Ayşe Hanım'ı önerebilirim.

Tarihi çarşıyı gezerken Akgül 3 Mağazasındaki kilimleri görmeden ve Muharrem abiyi tanımadan dönerseniz büyük eksik olur. Kendisi kilim satmıyor kültür elçiliği yapıyor adeta. Kilimleri, üzerindeki motifleri, yörenin geleneklerini tek tek anlatıyor ve siz dükkandan kilimsiz de çıksanız bir devr-i alem yapmış gibi oluyorsunuz.

Hemen karşıdaki Arasta Kahvesi tek kelimeyle huzurun adresi. Meşhur bağlar gazozu sipariş edip leblebi-gazoz keyfi yaşayabilirsiniz. İnsan böyle huzurdan bayılaak gibi oluyor, işte o noktada közde türk kahvesi ile ayılıyorsunuz :)) Safran çayı da bir başka alternatif ama ben ölüp bitmedim. Fiyatlar makul.

Buraya kadar gelip Cinci Han'ı sadece otel sandığı için atlayan insanlar az değil. Cinci Han'ı gezip terasına çıkabilirsiniz. 1 TL gezi ücreti var, ancak içerdeki restoran veya cafelerde dinlenecekseniz bu ücreti almıyorlar. 



Safranbolu sokaklarında dolaşmak , tarihi konağın ahşap penceresini iteleyip sabah güneşle ve safranbolu evleri manzarasıyla karşılaşmak, turistik bir köyün içinde kaybolmak sizi bir kaç hafta için şımartacak. Bir kaç hafta diyorum çünkü eminim bir kaç hafta sonra yeniden buraya dönmek isteyeceksiniz.

Eğer vaktiniz varsa mutlaka 165 merdivenli Bulak Mağarasını, kanyonu , tarihi su kemerini, Kristal Terası da görün. Benim bu seferlik çok vaktim olmadı. Temmuzda yeniden Safranbolu'dayım, bu defa rotaya Amasra'yı da eklemeyi planlıyorum.  Sizi Safranbolu'dan fotoğraflarla başbaşa bırakıyorum :)

Yola çıkın, görüşmek üzere :*



















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Çok Okunanlar