Translate

10 Şubat 2016 Çarşamba

En Büyük Aşk Orda Görüldü : Konya


Aslında Kars'tan yeni dönmüştüm ancak 1 hafta içerisinde İstanbul beni boğmaya başlamıştı. "Discover Bug" bana çoktan sirayet etmişti ve bu keşfetme Eiffel'in önünde fotoğraf çektirmekten çok daha kapsamlı bir şeydi. Ben bir keşifteyim evet, ancak benim keşfim başka. Yıllarca, daha öğrenciyken, belki daha imkansız diye Avrupa'nın farklı şehirlerine hatta Amerika'ya kaçtım ama sonra dedim ki henüz Doğubeyazıtın'ın toprak damlarında sabahlamadan, Edirnenin başkent kokan rüzgarını solumadan, Ayder yaylasında çimlere uzanıp yuvarlanmadan,  kısacası daha kendi özümü kendi toprağımı kendi insanımı tanımadam sırf şehir ve ülke sayısı biriktirmek için gezmişim ne fayda. Ne fayda evliyalığı, seyyahlığın felsefesini hatta dervişliği değilse de mürşidliği anlamadan kilometre katetmek. O zaman sadece yol değil sen de bir yere gitmezsin aslında. İşte bu hissiyatlarla sevdiğim bir arkadaşımın ani davetiyle THY'nin ertesi günkü ilk tarifeli saatiyle kendimi Gönüller Kenti Konya'da buldum. Uçak 05:55'te İstanbul'dan kalktı. Benim semtim Ataköy'den o saatte güvenli bir şekilde taksi bulmak bile bir mesele. Burdan yetkililere sesleniyorum, ne olur ne olur şu ulaşım problemimizi -bari uçaklara, otobüs ve gemilere- çözsünler :D Spoiler'ı da verdiğimize göre devam edebilirim. 

Konya havalimanı ufak ve temiz bir havalimanı. Çıkıştan önce sağda duran Tourist Information standından Konya'nın haritasını, broşürünü alabilirsiniz. Dışarı çıktığınızda ise sizi bekleyen Havaş otobüsleri 10 TL karşılığında -Turkcell Platinium üyesi iseniz ise bir kod karşılığı- takribi 30 dk içerisinde Kültür Meydanına kadar bırakacaktır.  Burada Ercan ile buluşup, sabah ayazından korunmak için sıcak bir dükkana oturup çay kahve içtikten sonra turumuza başlıyoruz. İlk başta Atatürk Evi'ni geziyoruz. Gerçekten yüksek tavanlı eski ahşap konaklar ile daha fazla insan sıkıştırılmak adına birbiri ardına dikilen basık beton binalar arasında dağlar kadar fark var. Diyebilirim ki artık yaşamıyoruz. Daha sonra Konya Lisesinin tarihi taş binasını geziyoruz. Alman mimarisi. Müdürün oda kapısını zımbalı siyah deriyle kaplaması faciasını saymazsak penceresinden pervazına bu lisede de tarihi koklamak mümkün. Buradan çıktıktan sonra yürüyerek turlarken farkediyorum ki Konya sokakları kimliğini kaybetmemiş bir çok yapı ve bir de nedenini çok anlayamadığım bir şekilde tuktukla dolu :D Her yer tuktuk :D İki adımda bir karşınıza camii veya türbe çıkmazsa doya doya kendinizi Hindistan'da sanabilirdiniz. Ancak türbeler yatırlar camiiler öyle çok ki gitmeden önce yeter sayıda dua stoklamakta ve yanınızda bir örtü ile dolaşmanızda fayda var :) 

Su kenarında oturup biraz sakince vakit geçirmek, şimdi restorant olarak kullanılan tarihi hamamda sac böreği ve bamya çorbası denemek için Meram Bağlarını görüp, güne sıkı başlayabilirsiniz. 


İlk cammiimiz Larende Camii diye olarak da bilinen Sahip Ata Camii. 656 yılında yapılmış bir Selçuklu yapısı. Camiinin mimarı sonradan İslamiyeti seçen bir Ortadokstur. Bu sebeple mimarının adının yazılı olduğu camii üstündeki dolgu madalyonlardan sağdakinde "Amele Kölük", diğerinde ise "Bin Abdullah" yazılı. 


Bir sonraki çok önemli durağımız Sırçalı Medrese. Konya'nın bir Selçuklu başkenti olduğunu düşünürsek evet yine bir Selçuklu eseri. II. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından yaptırılmış, aynı zamanda ülkemizde bulunan en önemli medreselerden birisi. Cumhuriyet'in ilk yıllarına kadar da (1924) medrese olarak kullanıldığı bilgisini aldım. Medrese, iç açan bir avluya ve avlunun ortasında konuçlanmış bir havuza sahip. Odaların bir kısmını görmeniz mümkün. Tarihi çinileri barındıran duvar mimariye o yıllarda verilen önemi göstermek ister gibi sapasağlam ayakta. Medresede aynı zamanda bir de küçük türbe bulunmakta. 

Yürüyüşünüz boyu tarihi medrese, camii ve türbeler dikkatinizi çekecek. Hasbey Medresesi, Kesikbaş Türbesi, Tahir ve Zühre Camii bunlardan bir kaçı. Meydan ve Mevlana yakınlarındaki İnce Minareli Medrese, dışından olduğu kadar arkeolojik buluntuların sergilendiği iç kısmıyla da sizi büyüleyecek. 
Giriş için Müzekart gerekli, takdirde 5 TL . Maximum Kredi Kartlarınızın 1 aylık Müzekart özelliğini de burada kullanmanız mümkün. 
Ne yap edin görün mutlaka burayı da. Taşına toprağına dokunun, enerjisi geçsin. Eğer Arkeolojiye merakınız İnce Minareli Medresede sergilenenlerle yetinmeyecek kadar fazla ise Konya bu konuda da sizi eli boş göndermiyor. Arkeoloji müzesini ziyaret edip 13.yy'dan günümüze uzanan eserleri inceleyebilirsiniz. 


Konya sokaklarından Mevlana'ya dönen rotamızda bir çok yerde güvenle suyundan içebileceğiniz çeşmeler mevcut. Mevlana'dan önce Şems'i ziyaret edip tarihi Bedesten Çarşı'ya saparak kendinizi bir dönem filminin ortasında bulmanız çok olası. Buradan ister direkt olarak Mevlana Hazretlerinin Mevlevigahını ve türbesini ziyaret edebilir ya da öncesinde bedesten çarşıdaki çeşitli ürünlerin satıldığı şirin münferit dükkanlardan alışverişlerinizi tamamlayabilirsiniz. 


Konya'ya gelmişseniz her Cumartesi ücretsiz düzenlenen Sema'ya katılmalısınız. Kış aylarında 19:00 civarı başlarken yazları bu saat 20:00ye çekiliyor. Ben Mevlana Kültür Merkezi'ndeki büyük salonda seyrettim. Benim seansımdaki postnişin yeşil destar taşımaktaydı.Yeşil destar postnişinin Hz Peygamber soyundan geldiğini işaret etmektedir. Tabii semayı izlemezden evvel tennurenin anlamından dönmenin felsefesine kadar açıp bir okumakta bilgi edinmekte manayı tam hazmetmek anlamında fayda var. Konyada, Semada, türbenin etraflarında, ezanında ve meydanında, eğer insanlardan ve eşyalardan zihnen sıyrılıp tek kalabilirseniz büyük ir his var. Bu his ben ne kadar iyi tasvir etsem de size geçmeyecektir, çünkü adeta o toprakta yaşamış ölmüş tüm çelebilerin, evliyaların, dervişlerin, peygamberlerin ruhunu tek de kalsanız etrafınızda hissediyormuşcasına bir ağırlık aynı zamanda huzurun getirdiği bir hafiflik ve yokluk hissi var. O his ki, Celaleddin Rumi hazretlerine dua ettikten sonra sizi sıkkesini incelemeden hevessiz bırakıyor. Eşya diyorsun neticede. Mevlana hazretlerini sıkkede aramak olmaz. Ruhunu solumaya çalışıyorsun. 
Şems'in kavuğu ve alemi 
Konya büyük bir şehir bildiğiniz üzere, aynı zamanda yavaş yavaş kalabalıklaşmaya ve trafik sorunu oluşmaya başlamış. Ulaşımı tramvay, dolmuş ve otobüslerle rahatça sağlamak mümkün. Ben Stadyumdan merkeze 2.25 TL karşılığı 30 dk süren bir yolculuk geçirdim. Dolmuşlarda ilahi çalabilir, vaaz dinleyebilirsiniz, yadırgamayın. Ancak dolmuş şoförlerinin böbrek taşı düşürtme gibi bir namı olduğunu da aklınızdan çıkarmayıp tramvay tercih edebilirsiniz. Selçuklu'ya kadar boylu boyunca uzanan tramvay hattı oldukça pratik. 

Sille Köyü
Konya yakınlarında, 25 dk mesafede , 64 numaralı otobüsle ulaşabileceğiniz Sille Köyü , uğrayacağınız bir nokta olsun. Burda sillenin (yöre halkının deyimiyle sekmeli) yani seke seke çıktığınız yollarında dolanabilir, tarihi Aya Elena Kilisesini yine ücretsiz olarak gezebilir, gelişigüzel önünüze çıkacak keçi ve koyunlarla ahbaplık edebilir, mağaraların ve taş köprünün fotoğraflarını çekebilir, en son da etrafına uygun dekore edilmiş historik mekanlardan birinde içinizi ısıtıp midenizi şenlendirebilirsiniz. 
Nasreddin Hoca Türbesi
Tabii ben Konya'ya her haftasonu gitmiyorum diye, Akşehir'i de kuzenim ve eşi sağolsun görme şansına eriştim. Akşehir büyük feylosof Nasreddin Hoca'nın şehri olması ile daha da önem kazanan bir yer. Ayrıca hocanın iddiasına göre dünyanın da en orta noktası. Henüz çürütebilen olmamış. Lakin benim Akşehir'de tekrar gitmek isteyeceğim bir yer daha var ki bunu bir sonraki Konya'da Ne Yenir, Ne içilir, Nereye Gidilir yazımda paylaşacağım. Öyle bir yer ki gurme programlarının burayı henüz nasıl keşfetmediğine şaşırıyorum ve şuan en ufak bir imkan bulsam tak diye yine çıkıp gitmeye can atıyorum. İstanbul'da bir benzerinin olduğunu da düşünmüyorum. 

Konya, toprağını bereketlendirmiş şahsiyetleri, yaşanılan en büyük aşkın vuslata erdiği coğrafyası, yarattığı yüksek hissiyatı ile görülmesi -değil de belki deneyimlenmesi demeliyim- gereken bir Selçuklu başkenti. Benim önyargılarımı en azından turist bulunduğum süre içerisinde kırdığını söylemeliyim. Umarım sizin için de en az benim için olduğu kadar tatmin edici bir deneyim olur bu. Konya'ya gideceklere söylenecek en uygun şey herhalde "hayırlı yolculuklar" olurdu. Çünkü bence Konya bir şehir değil, bir yol... 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Çok Okunanlar