Translate

27 Kasım 2016 Pazar

Avrupa'nın Göz Kamaştırıcı Noel Pazarları

Türkiye'de her yılbaşı arifesi görürüz; mağaza vitrinleri, alışveriş merkezleri ve bazı sokaklar kıyafet değiştirir, cicilere bürünür. Fakat Avrupadaki Noel Pazarları hala Türkiye'de görmeye alışık olmadığımız bir kültür. Ben daha evvel bir kaç şehirde görme şansına eriştim.
Noel pazarlarının en belirgin özelliği olarak genelde bir karnaval havasının olduğunu, sıcak şarap ve tarçın kokularıyla bezendiğini, yemeye kıyamayacağınız zencefilli noel baba kurabiye ve keklerinden dekoratif sayısız parçaya kadar bir çok ürünün göz zevki yaratan bir harmoniyle sıralandığını söylemek mümkün. 

Yalnız 24-26 Aralık genellikle tüm noel aleminde tatil olduğu için Avrupa seyahatlerinizde açık dükkan bulmama ihtimalinizi değerlendirmekte fayda var :) 

Hala vakit varken bu pazarlardan sizin için derlediğimiz bir kaçını yerinde görmek isteyebilirsiniz.

10- BILLUND


Danimarka'nın turist yoğunluğu en yüksek şehirlerinden biri olan ve aynı zamanda dünyaca ünlü LEGOland'i içerisinde barındıran Billund, Christmast Market görmek isteyen bilhassa çocuklu aileler için çok uygun bir alternatif. 
Ayrıca Türk Hava Yolları'nın kampanyası ile gidiş geliş 119$ gibi bir ücrete yolculuk yapmak için tıklayın.

9- LJUBLJANA


Hala görmediyseniz Slovenya'nın bu küçücük ve büyüleyici şehri THY'nin ekonomik kampanyası ile sizlere ev sahipliği yapmayı bekliyor. Noel'de Ljubljana'nın zerafetle ışıklandırılmış sokaklarında kendinizi sıcacık hissedeceksiniz. 

8-LVIV


Ukrayna'nın batısında yer alan aynı zamanda tarihi şehir şehir merkezi ile Unesco Dünya Kültür Mirası listesinde yer alan Lviv'de Noel Pazarı deneyimi yaşamak için bir güzel sebep de vizesiz oluşu. Sadece uçak biletinizi alarak ekonomik bir alternatif olan Lviv şehrinde Noel'i karşılayabilirsiniz. THY Lviv için de özel bir kampnaya yapmış : tıktık. 

7-BRAUNSCHWEIG


Hannover ve Bremen'e yakınlığıyla bilinen Almanya'nın sempatik ve küçük şehirlerinden biri olan Brauschweig Christmas Market, benim de daha önce katıldığım hatta bir ihtimal bu sene de katılabileceğim bir pazar. Lokaller sıcak şaraplarını alıp bu marketlerde soğuğa aldırış etmeden sohbet ediyor pazar dönemleri. Braunschweig'a Hannover uçuşu üzerinde trenle 40 dk'da ulaşmak mümkün :)

6- ZAGREB


Hırvatistan'ın başkenti ve en fazla turist çeken merkezi Zagreb aynı zamanda resmi olarak "Avrupa'nın En İyi Noel Şehri" ünvanına sahip. Bunda hem mistik havasının hem de Avrupa'nın alışagelmiş büyük şehirlerindeki pahalılığın etkisi olsagerek. THY'nin bu kampanyasıyla Zagreb'e ekonomik uçmak mümkün. 

5- COLMAR


Zagreb'in ünvanını almaya aday olan ve Fransa'da bulunan Colmar da dünyanın en güzel Noel Pazarlarından birine ev sahipliği yapıyor. İsviçre, Almanya, Fransa sınırlarının birleştiği Alsaz bölgesinin içerisinde bulunan Colmar, Noel için sıra dışı bir deneyim olacaktır. 

4-LONDON


Biliyorsunuz İngiltere'ye dair kulaktan kulağa yayılan bir şey var ki o da vize almanın zor olduğu ülkelerden birisi olması. Bu sebeple Cristmas'a yetişmek için acele edip "hızlı vize" seçeneğini değerlendirebilirsiniz. Hyde Park Winter Wonderland bu sene 20 Kasım itibari ile büyük bir iddia ile kapılarını açıyor. 

3- BRUSSEL


2 km boyunca uzanan zengin dükkanları ve içerisinde barındırdığı buz pisti, lunapark gibi atraksiyonlaru ile nam salmış Plaisirs d'Hiver Noel Pazarı kesinlikle Avrupa'nın en iddialı noel pazarları arasında yer alıyor. Pazar 25 Kasım 2016- 1 Ocak 2017 tarihleri arasında görülebilir. 

2- BUDAPEŞTE


Macaristan'ın göz bebeği Budapeşte de her yıl Kasım ayından Ocak başına kadar içinizi ısıtacak noel pazarlarına ev sahipliği yapan şehirler arasında yer alıyor. Art nouveau tarzı binalar arasında kurulan bu ahşap dükkanlarda macar yemeklerinin ve tatlılarının tadına bakarken lezzetleri daha sonra da damağınızda hissetmek için içinde bulunduğunuz anı unutulmamak üzere fotoğraflamak isteyeceksiniz. 

1-PRAG


Ahh Prag, büyülü Prag, masalsı Prag. İlk Schengen vize başvurumu yarın itibariyle bu büylü şehirde Noel'i karşılamak üzere Çek Cumhuriyeti'nden yapacağım. Her şey yolunda giderse yakında buradan size Prag ve Prag'da Yılbaşı ile ilgili daha ayrıntılı bilgiler verebileceğim  :) 

Görüşmek üzere :*

18 Eylül 2016 Pazar

Zeytinli Rock Festivali 2016

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum. Savaşlara, ölümlere, kirli siyasete ve götürdüklerinin yasını tutmak suretiyle ölümü yüceltmeye ayırdığımız enerjiyi bilime, sanata, edebiyata, şiire, sinemaya, tiyatroya, spora, müziğe ayırabisek, her şeyden evvel "yaşamı" ve yaşamın eşsizliğini yüceltebilsek daha farklı olur dünya.Şu fotoğraftaki gibi olur ;


 Belki biz ölümü bu kadar yüceltmesek bu fanatik duyguları coşturmak için her gün yeni kurbanlar vermeyiz. Ülkemizin daha fazla birleşmeye, insanların daha özgür hissetmeye ihtiyacı olan şu günlerde müziğin birleştirici etkisini hissetmeye Zeytinli'ye gittim.

Zeytinli Rock Fest 2017'ye , İstanbul'dan gitmeye hazirlaniyorsanız size ufak bir rota önerisi verebilirim. Edirne-Çanakkale-Bozcaada-Assos-Akçay rotası seyri keyifli ve süprizli bir rota sunuyor. Hem keşfetmemiş olanlar için yol üzerinde Truva, Apollon Tapınağı, Athena Tapınağı, Kadırga Koyu gibi harikalarla buluşma olanağı yaratiyor.

Şimdi gelelim Festival hakkında önerilere ;

YANIMDA NE GÖTÜRMELİYİM?

Çadir
Kilit
Mat ya da Şişme Yatak (ben şişme yatak tercih ettim)
Battaniye, çarşaf, yastık (yastık önemli, ben almamıştım:( )
Hijyen ürünleri (ıslak mendil, peçete, neye ihtiyacınız olacağını düşünüyorsanız)
Güneş Kremi
Mayo
Roll on deodorant (sprey formlar içeri alınmıyor)
Rahat ve gözden çıkarabileceğiniz ayakkabılar (3 gün sandaletle gezdim 2 gün botla, kesinlikle bot daha iyi bir tercih)
Çok elzem değil ama mini bir fener
Kesinlikle taşıması kolay, pratik, çok gözlü bir çanta (bel, sırt, omuz çantası olabilir)

NASIL BİR ÇADIR SEÇMELİYİM?


çadırım (Fresh&Black)

Sırf bu festival için çadir ve şişme yatak aldım ve ikisinden de inanılmaz memnun kaldım.
Beklentinize göre bir çadır seçmek en güzeli.
Eğer sıcaktan çok etkilenmiyorsanız, "sabah güneşi çadırımı 6 sularında ısıtmaya başladığında uyanırım" diyebiliyorsanız Arpenaz 2 çadirlardan alabilirsiniz.
Ancak ben kesinlikle uykumdan uykumu aldığımda uyanmak istediğim için şu canavarı tercih ettim.
Kesinlikle bol esintili, serin, öğlen 2'de bile içinde uyunabilen, festival katılımcılarının içinde uyumak için para teklif edeceği türden bir çadir.
Bir de içine şu yatağı döşedim, otel odası konforunda uyudum diyebilirim.




FESTİVAL ALANI 

bavulla giriş anı.. (arkadaki görüntü alanla ilgili fikir mermez)
Alanda neredeyse hiç bir ağaç, gölge yok.
Denize sıfır bir sahil üzerinde kurulu. Gündüz denize girebilirsiniz ancak deniz çok temiz diyemeyeceğim ve buz gibi. Ben dahil ayağı yarılan çoğu kişiyi de unutmamak lazım ki yürürken dikkatli olunsun.
Ama oldu da ayağınız yarıldı, alanda ambulanslar mevcut bunlar aynı zamanda revir hizmeti de görüyor.
Yemek stantları bence gayet iyiydi. 10 liraya başarılı bir künefe bile yedim. Alanda genelde nakit geçiyor ama kredi akrtı ile de alabileceğiniz şeyler var. Ben Festival boyu köfte ekmek, tavuksuz ama yanındaki müthiş turşularla kendini affettiren tavuk pilav, künefe, çok leziz ve kılçıksız uskumru filan yedim. Yemekler iyiydi ama gündüz o kadar sıcak olacak ki alanda durmak istemeyeceksiniz. Hoş, Tuborg ve Carlsberg vantilatörlü gölgelik ve minderli hoş alanlar yaratmıştı ama sıkıntıdan patlıyor insan. O yüzden çoğu insan gibi akçay merkezde klimalı salonlu kahvaltı salonları, cafelerde güzel bir kahvaltı çekip tuvaletini filan kullanabilirsiniz. Tuvalet demişken..

TUVALET VE DUŞLAR

Hayriye Teyze 'nin evinde kahvaltı
Tuvaletler seyyar tuvaletlerin en şıkı, ama kullanılamayacak kadar pis. Özellikle kadınlar için imkansız diyebilirim. Çoğu insan gözünü karartıp giriyordu ama benim için na-mümkündü. Alanda bir de ücretli tuvalet var ancak onda da uzun kuyruklar mevcut.
İnsanlar tuvalet ihtiyaçlarını genellikle çevre otel-cafe-yerli halkın evi gibi alternatiflerle gideriyorlar.
Festival alanının kapısından çıktığınızda çok sayıda bakkal, otel, yerel ev, çayır çimen bulmanız mümkün. Ancak mesela konser alanından festival çıkışı 5-7 dk arası hızlı tempo yürüme mesafesi. Bu konser seyircisinin oluşturduğu trafiğe göre 3 katına çıkabiliyor.
Gece deniz kenarına sıralı arkası dönük adamlar görmeniz çok doğal.
Duşlar içinse korkunç sıralar var. Saatini yakalamak lazım. Duş dediğimiz plaj duşları var ya, onlardan. Su soğuk akıyor. 4 bir tarafı açık duşlarda tam olarak temizlenebilmekse imkansız denebilir. Alanda sponsor stantlardan hijyen pakedi dağıtanlar oldu fakat ne kadar yeter tartışılır o yüzden kendi şampuan ve sabununuzu getirmeniz gerekiyor.
Alana yakın tutulan evlerde kalan arkadaşlarınız varsa, ya da insani ihtiyaçlarınızı karşılamak için ev tutarsanız birkaç arkadaş, duş ve tuvalet en temiz evde hallediliyor.

ŞARJ

Alana girdiğimde 5 TL'ye bir etiket aldım telefonumun arkasına yapıştırdılar ve 5 gün boyunca alanda sınırsızca ve hunharca telefonumu şarj edebilecektim. Ancak istasyonlar önünde hem telefon verirken hem de alırken öyle sıralar oldu ki ancak 3-4 kez kullanabildim. Onun dışında ortalıkta dolanıp duran powerbankleri sömürdüm diyebilirim. Şarja taktığınızda telefonu emanet vermiş gibi oluyorsunuz bu da rahatça denize filan girebilmenize yarıyor bence müthiş bir olay.

HIRSIZLIK

Ben hiiiççç denk gelmedim. Hatta kayıp cüzdanları telefonları sahibine ulaştırmaya çalışan bir kitle vardı. Ha, ben tamamen kendi özgür irademle kendi şarj aletimi kaybettim. Bir ara rüzgar kuvvetli estiğinde uçan çadirlar da eşya kaybına sebep oldu ama hırsızlık olaylarına denk gelmedim doğrusu.

KONSERLER


Sanırım Manga

Bu konuyu tartışmaya bile açmıyorum bugüne kadar görülen en kapsamlı en güzel sahne programına sahipti festival.
Athena en sevdiğim gruplardan biriyken bu sahne performansında artık televizyon çocukları olduğuna beni ikna etti. Ruhsuz bir performanstı.
Aradan sıyrılan ve iz bırakan performanslar ise (kimini kaçırsam da) Selda Bağcan, Manga, Gece, Şebnem Ferah (çok çok iyiydi) , Hayko Cepkin (herkesin kanını dondurmuş), Moğollar, Duman ve Mor ve Ötesi oldu. Bana kalırsa Ceylan Ertem de çok iyiydi ki kendisinin fanı değilim tüm konser Murat'a kitledim :)

KOMÜN YAŞAM



Festival sonuçta ticari bir etkinlik ama böyle festivallerde bir Gezi ruhu, komün bir yaşam da söz konusu. Sigaraya biraya hiç para vermeyenler çoktur mesela. Bir ara havada sigaralar uçuyordu. Genel olarak uzun kuyruklar olduğu için susuzluk çeken bir çok insanın imdadına yine uçan sular yetişti. Genel olarak festivalde bir çok şey uçabiliyordu. Bira bile köpürmesine rağmen uçabiliyordu.
Para bile uçabilir. Ben elden ele uzatıldığını gördüm ama genel olarak uçuran bir festival.
ayağımı yardım ollleyyyy 
Festivale özel şoförlü araç tutmuş gibi gittim. Hem de geze geze. Festivalden bir önceki gece evini açan oldu, sokakta kalmayalım diye. Festivalin ilk günü ben şarj etiketi almaya gidip geldiğimde çadirim kurulmuştu. Ertesi gün bavulumu taşıyıp yatağımı şişirdiler. Ayağımı kestim omuz ve sırtlar üzerinde lojistik destek sağladılar. Boyum kısa konseri izleyemiyorum diye omuzlarında taşıdılar. Snickers canım çekti, alana sokulması yasak olduğu halde çaaat diye snickers çıkarıp verdiler :D Moralim bozuk diye yatağımın önünde şarkılar türküler söylediler. Arkamda duruyor olan çadirimi kaybettiğimde benimle birlikte 45 dk aradılar :D Gecenin 4'ünde baskınla yatağımdan kaldırıp Jager , Rom, Jack içirmeye götürdüler. Ağzıma zorla jelibon sokmaya çalışanlar oldu :D Rakısını dostlar, rakısını boş gitmesin diye pirzola ile paylaşanlar oldu :)
Yandım, derim soyuldu, 5 gün boyu tuvalete gidemedim, hamile sananlar oldu, sesim kısıldı, dondum ısınmak için battaniye altında sokulduğum adamlar oldu, sırf yanyanayız rahatsız etmiyim diye horlamayanlar bile oldu :) , bazen aç bazen susuz kaldım kısa süreler için, Hasanboğuldu'da götümün donduğu da oldu, gece denize girdiğimizde alarmlarla sirenlerle kıyıya çağrıldığımız da.., Teknenin birine kaçtığımız sonra adam tırt çıkınca tekneden atladığımız oldu, boktan sebeplerle kaçırdığımız konserlerimiz de... ama her anına değdi.
Mükemmel insanlar tanıdım, hala çok yakınımdalar. Burada paylaşabileceğim paylaşamayacağım bir sürü süper anım oldu. Festivalden bir kaç ömürlük dost ve bir kardeş cebimde ayrıldım.

KESİN BİLGİ 

Festivalin son günü, bir sonraki sene yapılacak festival için hazırlıklar başlıyor :)



Hasanboğuldu


20 Ağustos 2016 Cumartesi

Araçla Ege Turu -5 / Didim, Bodrum


Kuşadasından Didim çok yakın, eğer Bodrum istikametinde ilerliyorsunuz Didim kesinlikle sizi yoldan çıkartmalı. Ben darbe zamanı yollarda olduğum için ilerde konteyner polis çevirme noktaları ve bir çevirme görünüyor.


İlk Önce Apollon Tapınağı'nı görmeye gidiyorum. Tapınağı Müzekart ile gezmek mümkün. Arkada gördüğünüz yıkık duvarın altında bir kapı girişi var gördüyseniz. Ordan ilerleyip bir tünelden geçip tiyatro meydanına çıkılıyor. Muazzam bir yapı.


Tapınağın hemen karşısında hediyelik eşyacılar ve dinlenme yerleri bulunuyor. Ben bir davete icabet edip şu gördüğünüz sempatik lokantada biraz oturdum. Çay ikram ettiler. Çaya eşlik eden koyu bir muhabbet vardı, fotoğrafta gördüğünüz gülümseyen bey aynı zamanda Didim Eski Belediye Başkanı Mümin Kamacı. 10 yıldan fazla hizmet etmiş Didim'e. Onun da köşesinde bir fotoğrafını çekip sevgili Abdullah'ın eskortluğunda yollarda kayboluyorum :) Amaç nedir ? Tabii ki Didim'in şu altın gibi kumsalı olan Altınkum Plajına ulaşmak :)


Plajın girişinde artık ayda bir gözgöze gelmesem hemen özlediğim sevgili Poseidon'cuğumla bir süre bakışıyoruz. Sonra bana özel şöyle şık bir poz verir misin dost düşman tanrı görsün diyorum, sağolsun beni kırmıyor :) 


Sahiden altın  kum değil mi? Ege turundan önce Çeşme/Ilıca plaj anlamında favorimken ege turunda öyle güzel koylar sahiller plajlarla tanıştım ki gerçekten benim ülkem bir cennet. 
Ülkemin insanı da ayrı güzel. Şu tekerlekli sandalyenin sahibi olan insanlar şezlonglarını gönüllü olarak benle paylaştı, yiyecek içecek ikram ettiiler ve eşyalarıma da oturup ben deniz keyfi sürerken göz kulak oldular. Aynı plajı denizi zaten bulamazsın geçtim, ama aynı sıcakkanlılığı Miami'de bulabilir misin :)

Evet yüzdük, yedik, içtik derken yine yolcu yolunda gerek, gezinin son durağı Bodrum'a doğru kontağıu çalıştırdım ..

Bodrum deyince Kale. 


Ben size ufak trailer vercem ama süprizini çok bozmak istemiyorum. Yine müzekartla gezilebilecek Bodrum Kalesini kesinlikle ve kesinlikle görmenizi tavsiye ediyorum. Sadece Bodrum'un en güzel manzarasına sahip olmayacaksanız aynı zamanda muhteşem bir bahçe arasında dolanıp tüm ihtişamı ile bir kale müze gezmiş olacaksınız. 


Bunun dışında Bodrum'da deniz kıyısında restoranlar masa sandalye atmış durumda. Hatta ben gece oturduğum bir restoranda iki biradan sonra kendimi denize ettım ay ışığı altında gerçekten mükemmeldi. Genel olarak ayakları suya sokarak yemek içmek keyfi mümkün. 
Bunca senedir Bodrum Bodrum dendiği kadar var. Begonvilli beyaz kireçten evleri, deniz huzur, mis kokulu rüzgarı , sinirli sinirli insanları :)), kalesi, eğlence hayatı ile Bodrum tam bir yaz vaadediyor. 
Tekilacılar sokağı kalite açısından beklentimden düşük çıktı onu belirtmekte fayda var. Asmalı'dan daha iyi bir sokak bekliyordum ben. 

Bodrum'u o denli sevdim ki 2 gece asla yetmedi ve tatilimi uzatmaya karar verdim. Bodrum'daki bir arkadaşımla anlaşıp, kendisi bu işlerle meşgul, Gümbette bir otelde bu sefer sadece deniz güneş havuz olarak temiz , fresh ve kaygısız bir şekilde tatilimi noktalandırdım. Kaldığım motelden daha ucuza gelmesi de ayrıca bir travma oldu. Arkadaşın var, kullan di mi :) 

Siz de Bodrum'da daha ekonomik tatil düşünüyorsanız size de yardımcı olabilirim. Bana Bir Küçük Ekim Meselesi facebook sayfasından özel mesaj yoluyla ulaşmanız yeterli :) 

Bir Ege Turu toplamda 16 günde Ayvalık-Cunda-Dikili-Bademli-Foça-Sazlıca-İzmir-Alaçatı-Çeşme-Kuşadası-Didim-Bodrum-Gümbet rotası üzerinde böylelikle bitti. Malesef Marmaris ve Datça'ya vaktim enerjim yetmedi :/ Ama bundan sonra bu rotayı daha da geliştirerek her sene yapmayı planlıyorum :) 

Yarın bana yine yol var dostlar. Yolda yine görüşeceğiz , takipte kalın,  sevgiyle kalın , harika bir cumartesi geçirin, hepinizi çok seviyorum, öpücükler :*



19 Ağustos 2016 Cuma

Araçla Ege Turu -4 / İzmir, Kuşadası

Foça'dan sabahın erken saatlerinde ayrılıyorum. İstikamet İzmir. Ortam artık bi nebze tatsız. Tatsız şeyler oldu çünkü ülkede. Çok enteresan yollardan geçerek İzmir'e ulaştım öncelikle beni saati çalınan İzmir Saat Kulesi ve çöple dolu sokaklar karşıladı. Ancak böyle hatırlamak istemediğim için o fotoğrafı paylaşmayacağım. Hedefim şu manzara çünkü :


Herkes bilmese de Ilıca Plajının ucundaki Yıldız Burnu aynı zamanda doğal bir ılıca barındırıyor. Görmüş olduğunuz kısım taşlarla çevrili ve sıcak su. Taşları aştığınızdaysa egenin serin sularına kavuşuyorsunuz. 


Anladığınız üzre İzmir'e geçer geçmez kendimi Çeşme'ye attım. Çeşme, tatil olarak hep tercih etmek isteyeceğim bir yer. Bayılıyorum. Bu sene Çeşme'nin özellikle Alaçatı'nın benim için bir başka anlamı daha vardı tabii. Hayatımda ilk kez Survivor izledim :) O da nasıl oldu, Konya'da kuzenimin evinde TV açıktı ve Survivor2016'nın ilk yayınıydı. Bir adam var Allahım o ne hoşluk güzelliktir. Serkay. Serkay Tütüncü. Sadece beni değil herkesi etkilemiş olacak ki, ve de bunu performansıyla destekledi ki yarı final koltuğuna kadar oturdu Sekomuz. Kendisi Alaçatı'lı ve ben bu yukarda gördüğünüz surf okuluna sırf onu görebilmek için gittim. Göremedim :/ Geç kaldım. Hayal kırıklığı ile Alaçatı'ya dondurmaya doğru yönelirken o binlerce kişinin arasında sevgilisini eline takmış geçti önümden. 2 kere hem de. O nasıl bir yakışıklılık ne endam ne güzelliktir. Dostlar başına deyip geçelim. 


Alaçatı'ya mutlaka gidip arka sokaklarına kadar ilerleyin. Tam bitti derken sizi yine süprizlere ağırlayan sokaklar bulacaksınız. 


Özellikle antikacılarla bezenmiş arnavut taşlarından hiç ayrılmak istemeyeceksiniz. Alaçatı geçen seneden beri sempatikliğini tam gaz koruyor yalnız geçen sene Mayıs'ta gittiğim yeri bu sene Temmuz'da gördüğümde kalabalık açısından şok oldum. Sokaklarda resmen yürünmüyor. Burda çok güzel mekanlar var tavsiyem foursquare arama motorunu kullanarak ve yorumları okuyarak burda damaklara bir şenlik vermeniz. 

Çeşme, Alaçatı biraz da İzmir sokakları dedikten sonra rotamı Kuşadası'na doğru çevirdim. 

Kuşadası benim için aynı zamanda teyzeciğimi ziyarete dönüştü. Yalnız orda da süprizli yerler yok mu, var. Öncelikle Kadınlar Plajı çok meşhur. Temiz güzel bir plaj. Etrafındaki yemek içmek alternatifleri diğer yerlere göre bir tık tuzlu. Ancak bu civarda konaklamaların gecelik 40 TL'ye kadar düşmüş olduğunu düşünürsek yemeğin çok cep yakacağını sanmıyorum. Güzel bir sahili var merkezde. Akşam denize karşı oturup sohbet etmek çok keyifli. Ancak benim bayıldığım 2 yerden özellikle bahsetmek isterim. İlki domuzlarla akraba olma imkanı tanıyan Milli Park. 

Zeus Mağarası 


Milli parka gelmeden hemen önünde Zeus Mağarası var girişi ücretsiz. Fotoğrafını çekememiş olsak da ilginç bir yer. Mağara bir yerden denize bağlanıyor. İçerde insanlar yüzüyor ama benim ayağımı sokamadığım kadar soğuk bir suyu vardı. Mağara bir yerden denize bağlanıyor değişik tünelleri mevcut ancak dalgıçlar bu yeri bir kaç kez dalış yaparak bulamamışlar. Çok hoş bir yer, kesinlikle uğranması gerek. 

Milli Park


Milli Park ise en vahşisi insandan oluşan farklı hayvan türlerini demokratik bir şekilde bir arada barındıran, değişik zevklere uygun çözümler sunan koylara sahip cici mi cici bir parkımız, gözümüz. Hem taş hem kumsal plajları var. Tercihinize kalmış. Giriş ücretli. Araç ücretinde kişi sayısına bakılmadığı için kapı girişinden 10 metre ötede bi sürü otostopçu görmek mümkün. 
Belli bir saatten sonra kıyıya karpuz yemeye filan domuzlar iniyor. Seviyim dedim ama yemedi, çok sıcakkanlı olduklarını söyleyemeyeceğim. Seviyeli bir birliktelik yaşadık, orda kaldı. İkimiz de limitlerimizi koruduk.

Kuşadasında teyze saadetinde geçen bir kaç sıcacık huzur dolu günün ardından rotayı Didim'e çevirdim. Burda sadece bir kaç saat kalıcam. Sonra Bodrum'a gidicem. Hepsini anlatıcam. Zaten acelem var, çünkü yazıcak şeyler de birikti bir yandan. Didim ve Bodrum'u da sizle buluşturduktan sonra Zeytinli Rock Festivalini, Edirneyi, Bozcaada ve Assos'u yazıcam size. 

Öpüldünüz :*

16 Ağustos 2016 Salı

Araçla Ege Turu -3 / Yeni Foça, Eski Foça ve Sazlıca

Ege Turu'nun 4. gününde (15 Temmuz 2016)  Dikili'yi terkedecektim. Amma velakin Dikili'yi terketmekten daha zor bir şey varsa o da Dikili-Foça yollarının eşsiz güzel manzarasında yola bakabilmek...

Dikili - Foça arası 1,5 saat ancak ben öyle yollardan gittim ki daha uzun sürdü. Bazen yol sadece patpat denilen tarla arabalarına ve traktörlere uygundu. Sanırım rotadan çıktım. Ancak o güzelim zeytin ağaçlarının köylerin arasından geçiyor olmak nasıl bir his. Anlatılmaz. 

Otobana ilk bağlandığımdaki kalbimin atışını bir duysanız :D Acırdınız halime :) 

Yol boyunca ilk olarak Yeni Foça selamlıyor sizi. Burda otoparklar ücretsiz, öncelikle bunu belirteyim. İstediğiniz yere park edin. Ben pazar yeri gölgelik diye oraya aracımı bıraktım. 


Yeni Foça kıyı boyunca ücretli ücretsiz denize sıfır plajların olduğu, plajların arkasından hemen yürüyüş yolu geçen, yürüyüş yolu üzerinde de çeşit çeşit cafe ve mekanların bulunduğu, denizinde aynı anda yüzülen, balık tutulan ve rüzgar surf'ü yapılan muhteşem cici bir yer. 


Sahil üzerinde bir Narlıbahçe Cafe var. Burası Yeni Foça'daki evim oldu diyebilirim. Gözleme yemediğime pişman olsam da güzel bir kahvaltı yapıp tüm gün serin serin oturma imkanı buldum. İşletmecileri gerçekten aşırı güzel insanlar. Burda eşyalarınızı bırakıphemen karşıda gördüğünüz denize girmek mümkün. Ayağınıza kadar yemek içmek hizmeti de Narlıbahçe'den ;) Üst katında bir duşu bile bulunuyor mekanın. Kendi yazlığınızın verandasında gibi vakit geçirebileceğiniz bir cafe. 

Burda iyice dinlendikten sonra bir de Eski Foça'yı görmek istiyorum ve yola devam ;) 


Eski Foça adeta iki farklı kısımdan oluşuyor. Küçük liman ve büyük liman. Bir güzel kaybola kaybola dolanmanızı öneririm. Bir tarafında kalenin duvarları ötesinden gün batımını kaydedebilir, diğer tarafında birbirinden güzel lokanta ve dondurmacıların bulunduğu ışıklı sokaklarında keyifli bir akşam geçirebilirsiniz. 


Eski Foça'da da ciddi bir otopark sıkıntısı yaşanacağını zannetmiyorum. Ancak alkol alacaksanız -ki almak isteyebilirsiniz- başka, o durumda da taksiler her daim mevcut. 


Merkezde Migros'tan Şok'a ve Gratis'e kadar bir çok tanıdık mağaza da çok pratik yerlerde bulunuyor. 
Ben Migros'tan son eksiklerimi alıp ömrümde ilk kez camping yapmanın heyecanıyla Sazlıca Camping alanına telefon ediyorum. 

Bir "Alo, Engin abi" durumu :) 



Çadırım matım, hayatında hiç kamp yapmamış birisi olarak hiç bir edavatım yok, aradım Engin Abi'yi dedim geliyorum. Çadır var mı -var. Yatak var mı -ayarlarız. 
Nasılsa gidicem çadırda yatıcam diye Eski Foça'da acelesizce dolaşmaya devam ediyorum. Girip bir lokantaya balık meze keyfi filan. 
Sazlıca'da gün batımı
Gece yarısı olunca haydi dedim Ekim yola. Meğer Sazlıca Camping akşam belli bir saat sonrası içeri alım yapmıyormuş. Ben girdim. Şansıma darbe olmuş herkes ayakta gündemi takip ediyor çünkü :) Ne diyim.. Kapıdan girmemle birlikte şok oldum, kabus gibi bir geceye hepiniz gibi tanık oldum. O geceden sonra benim içimde kırılan bir şeyler oldu, hayatımı etkileyen bazı durumlar gelişti, ve gülüşüm bir yönüyle hala eksik. Uzun bir süre de eksik kalacak ne yazık ki, neyse. 

Sazlıca, taş iskele
Sazlıca Camping alanı temiz duş ve tuvaletleriyle, çadırdaki otel yatağından rahat matıyla, plajıyla, sahilde konuçlanmış dalıcılık kursları ile herşeyden ötesi kapıdan adımınızı atmanızla birlikte sizi aileden biri gibi hissettirmesi ile kamp hayatına dair kafamdaki tüm önyargıları kırmış oldu.
Camping alanı
Otel, en kötü ihtimalle pansiyon konforuna alışmış olan ben burada hiç bir rahatsızlık, eksiklik hissetmedim. Aksine kendimi, hem de öyle kötü bir günde, hiç bu kadar güvende, doğa ile içiçe hissetmemiştim.


Korkunç gece geçtiğinde ben böyle bir sabaha çok büyük bir huzurla uyanmıştım. 

Sazlıca camping restaurant.
Foça'ya 1000 kere gelsem herhalde otel yerine Sazlıca Camping'de kalmaya gelirim yine :) O kadar çok sevdim ki burayı. Normalde 1 gece kalacakken 2 geceye uzattım fakat 3 sabahımda aynaya ilk kez baktığımda artık bir şehir yüzü görmem gerektiğini anladım. 

Camping alanından istikamet İzmir, Çeşme, Alaçatı :D Çok dalgalı, değil mi :) 

Oralarda görüşcez, öpüldünüz :*





Araçla Ege Turu -2 / Dikili ve Bademli Köyü

3 günün ardından Ayvalık'a 45 dk. mesafedeki Dikili'ye ulaştım.


Burda konaklama için Couchsurfing yaptım ve yine annemin duaları mıdır nedir bilemediğim bir şekilde çok güzel insanlara denk geldim.

Şunu peşinen söyleyim, Dikili'de güneş Ayvalık'takinden daha güzel batıyor.

Günbatımı Restoran var Dikili Sahilinde. Mutlaka gidip ahtapot speciallerinin yenilmesi ve egenin damak yakan mezeleri ile bir ziyafet çekilmesi gerek. Aynı zamanda ismiyle müsenma, harika gün batımını da izlemek mümkün.

Dikiliye gelmişken Bademli Köyü'ne uğramamak ağır pişmanlık yaratabilir. Herhalde koca Ege'nin en güzel durağıydı Bademli. Dikiliden takribi bir yarım saat mesafede.


Fotoğrafta gördüğünüz pek kimsenin bilmediği Aya Nikola Manastırı. O denizin ortasında gördüğünüz aynı zamanda muhteşem fotoğraflar veren kayanın üzerinde bir manastır varmış eskiden. Burası çok güzel fotoğraflar veren aynı zamanda çok iyi hissettiren bir nokta. Peki nasıl ulaşırsınız ?


Ben Bademli sahilde Tezer Kaptan ile tanıştım. Kendisinin ufak bir kayığı var. Numarası 05333249414 ama bilmediği numaraları açmadığı için öncesinde "Ekim aracılığı ile ulaştım" diye bir mesaj atmanızda fayda var. Ha, nerde kalmıştım Tezer abi ilkin benle pazarlığa tutuştu. 100 TL'den 50'ye indi kabul ettim ve yola çıktık. Gün sonunda sen öğrencisin üzülürüm diyerek benden 20 lira aldı. Bu sürede beni Kalem Ada'sı, Garip Ada'sı, Aya Nikola, yüzmek için muhteşem bir koy ve...


... bonus olarak şu fotoğrafta gördüğünüz gizli cennet ılıcasına götürdü. Bu ılıca antik bir yapı içerisinde yer alıyor. Karadan ulaşım olduğunu zannetmiyorum. Dışardan baksanız siz de zannetmezsiniz :) Havuzsa resmen fokurduyor. Ayaklarımı bile sokamadım. 


Turun görülmeye değer yerlerinden biri karşılıklı duran Kalem ve Garip adaları. Kalem adasını bir resort kapatmış, müşterisi değilseniz adım bile atılmıyor. Fakat Maldivleri aratmayan denizine Garip Adasında da girebilirsiniz. İkisi de aynı güzellikte. Birinde tesis var sadece. 


Bademli'de aynı zamanda şaşırtıcı güzellikte plajlar var. Ben şöyle bir Pisa Koyuna baktım, uzaktan muazzam görünse de kalabalık bir plaj. Daha rahatınıza düşkünseniz oralara girmeden direk sahile girip Barselona Plajını keşfedebilirsiniz. Ortam çok konforlu, deniz bir harika. 


Bademli'ye kadar gelmişken o koruk suyu içilecek elbette. Onu da içip tazelendikten sonra atından ineğine güzel hayvanlar eşliğinde yola devam edebilirsiniz ;)

Ege Turu yazı dizisi Foça ile devam edecek, öpüldünüz ... 

Çok Okunanlar