Translate

18 Şubat 2016 Perşembe

SİNEMADA BEREKET DÖNEMİ

Çoğu zaman iyi filmler izlemeye hasret kalır, sinemaya gitmek ister ama gidecek bir film bile bulamazsın. Ancak şu sıralar bir bolluk bir bereket var salonlarda. Herhalde senenin en iyi filmleri aynı dönemde vizyona girdi. Yetmedi, !F İstanbul Film Festivali bugün itibariyle kapılarını sinemaseverlere açıyor. Açılış filminde Anomalisa'yı izliyor olacağız - ki blog takipçilerimden bir kişi de bu filme ücretsiz bilet hakkı kazanacaktı hatırlarsanız - 


Hala birkaç salonda gösterimdeyken, kan, silah, erkek-erkek cinselliği, şık görselleri ve bunların yanında muhteşem kurgusu ve bir odada geçen bir filmi size 3 saat sıkılmadan izletecek akıcılığı ile klasik bir Tarantino filmi olan The Hateful Eight filmini beyaz perdede görme şansınız var :


Bugüne kadarki ödül törenlerinde önemli ödüller almış olmasının yanında 88. Akademi Ödülleri nam-ı diğer Oscar'da show yapacağını öngördüğümüz The Revenant da hala gösterimde. Yine uzun bir filmle karşı karşıyayız. Filmi içine girip izlemek şart. İzleyim tüketeyim bir film değil The Revenant. Sizi yönetmenin dünyasında ve oyuncuların anlatım yüklü gözlerinde bir yolculuğa çıkarıyor. Hareketli sahneleri de (ayı sahnesi gibi) filmin nasıl bir yüksek kaliteyle çekildiğinin kanıtı adeta. Sadece hikaye olarak bakarsanız kısım kısım abartı içeren zayıf bir hikaye gibi görünebilir ama bütününde iyi bir iş çıkmış olduğu gerçek :


Bunca vurdulu kırdılı sahneden kendinizi dingin sulara atmak isterseniz biyografik dram filmi Danish Girl, ilginç bir değişim hikayesini izleyici ile buluşturuyor. Karakterini arayıp bulma yolunda çekingen bir karakterin büründüğü naif cesareti izleyeceksiniz bu filmde. Daha geniş bir perspektiften bakıldığında bir inspiration filmi bile denebilir : 


Henüz göremediğim filmler arasında Oscar adayı Spotlight ;


ve sinemalarla kısa süre önce buluşmuş Carol filmleri var : 


Sinemanın bu bereketli sezonunu değerlendirmekte fayda var. Vizyondaki filmler dışında kendinize göre bir İf İstanbul takvimi oluşturup bu sezonun şımarıklığını yaşayabilirsiniz. 

13 Şubat 2016 Cumartesi

Konya Lezzetleri

Konya manevi güzellikleri, altında yatan tarihi, mühim şahsiyetleri dışında Anadolu'nun her köşesi gibi mutfağıyla da tanışılması gereken bir şehirimiz. Şekeri, tirit kebabı, etli ekmek, yumuşacık furun kebabı, sac böreği, bamya çorbası... Bunlar Konya deyince akla ilk gelen lezzetler.


Lakin, Konya'da şöyle eli ayağı düzgün temiz bir mekan bulmak, hele de çay kahve içmek ve iki muhabbetin belini kırmak için mekan alternatifleri çok fazla değil. Konya merkezde eli ayağı düzgün bir kahvaltı için önerim Yatağanlı Osmanağa. Aslında bir fırın, ekmekler çok güzel. Bal kaymak da lezzetli diyebilirim. Tabletten istediklerinizi seçiyorsunuz, kısa sürede hizmet geliyor. Şahsen ben tabakları temiz bulmadım ama onun dışında herşey yerindeydi. Ortalama şöyle bir kahvaltı olacak :


Muhabbet etmek, biraz çay, biraz sahlep, biraz muhabbet için tavsiyem kesinlikle Hich Otelin caddesinden düz ilerlerdiğinizde rahatlıkla ulaşabileceğiniz No:51. Dekorlar soba müthiş. Çayı da kıvamında. Sigara içenler için tercih sebebi olabilecek bir mekan. Müzikler de güzel, fiyatlar uygun, daha ne olsun. 


Tirit Kebabı yağlı olduğu için Furun Kebabı denedim ben. Şehrin meşhur noktalarından birinde, Meram'daki Hacı Şükrü'de gelen kebab oldukça yumuşak ve lezzetli. Manda yoğurdunu beğendiğimi söyleyemem ama kebabı doğallığını hemen veriyor size, fazla yağlı değil, yumuşacık, lezzetli. Tandır gibi zaten aynı mantık :


Assolisti sona sakladım. Konya'da aşığı olduğum tek mekan; değil Konya, Afyon'da olsam, Isparta'da olsam bile her haftasonu kaçış noktam olacak bir mekandan bahsetmek istiyorum : Helvacı Necmi. Dışardan önce bir beklentiyi düşürüyor, ancak önünüze yiyecekler tek tek konmaya başlandığında neye uğradığınızı şaşırıyorsunuz. Çay dışarda çaycıdan, ekmek karşıdaki fırından sıcak sıcak geliyor. Kredi kartının bile geçmediği doğallığını hiç yitirmemiş bu yere aşık oldum ve belli ki yalnız değilim duvarlar bir sürü tanınmış ismin bu mekana müptela olduğunu kanıtlar gibi fotoğraflarla dolu. 



Sıcacık, sanki köye babaannenizi ziyarete gitmişsinizcesine bir sıcaklık hissediyorsunuz. Önünüze konan her şey olağanüstü lezzetli ! 


Masada sizi şu harika lezzetler bekleyecek : taş fırında pişmiş doğal sucuk, zeytin, peynir, tahin pekmez (hayatınızda yiyebileceğiniz en iyi tahin pekmezlerden biri), yumurta, pastırma, muhteşem bir helva. 


En kısa zamanda bu lezzetleri keşfe siz de yola çıkın, pişman olmayacaksınız :) 

BONUS : eğer çikolatasız yapamam diyorsanız Miss Chocolate'ta Asuman isimli tatlıyı mutlaka denemelisiniz. Çalışanları inanılmaz tatlı, sırf çalışanları için bile gidebilirsiniz buraya. Çay sunumu oldukça şık, bardakları ısır öyle tatlı, asumandansa iki tane sipariş edebilirsiniz zira ikincisini isteyeceksiniz ;) 

10 Şubat 2016 Çarşamba

En Büyük Aşk Orda Görüldü : Konya


Aslında Kars'tan yeni dönmüştüm ancak 1 hafta içerisinde İstanbul beni boğmaya başlamıştı. "Discover Bug" bana çoktan sirayet etmişti ve bu keşfetme Eiffel'in önünde fotoğraf çektirmekten çok daha kapsamlı bir şeydi. Ben bir keşifteyim evet, ancak benim keşfim başka. Yıllarca, daha öğrenciyken, belki daha imkansız diye Avrupa'nın farklı şehirlerine hatta Amerika'ya kaçtım ama sonra dedim ki henüz Doğubeyazıtın'ın toprak damlarında sabahlamadan, Edirnenin başkent kokan rüzgarını solumadan, Ayder yaylasında çimlere uzanıp yuvarlanmadan,  kısacası daha kendi özümü kendi toprağımı kendi insanımı tanımadam sırf şehir ve ülke sayısı biriktirmek için gezmişim ne fayda. Ne fayda evliyalığı, seyyahlığın felsefesini hatta dervişliği değilse de mürşidliği anlamadan kilometre katetmek. O zaman sadece yol değil sen de bir yere gitmezsin aslında. İşte bu hissiyatlarla sevdiğim bir arkadaşımın ani davetiyle THY'nin ertesi günkü ilk tarifeli saatiyle kendimi Gönüller Kenti Konya'da buldum. Uçak 05:55'te İstanbul'dan kalktı. Benim semtim Ataköy'den o saatte güvenli bir şekilde taksi bulmak bile bir mesele. Burdan yetkililere sesleniyorum, ne olur ne olur şu ulaşım problemimizi -bari uçaklara, otobüs ve gemilere- çözsünler :D Spoiler'ı da verdiğimize göre devam edebilirim. 

Konya havalimanı ufak ve temiz bir havalimanı. Çıkıştan önce sağda duran Tourist Information standından Konya'nın haritasını, broşürünü alabilirsiniz. Dışarı çıktığınızda ise sizi bekleyen Havaş otobüsleri 10 TL karşılığında -Turkcell Platinium üyesi iseniz ise bir kod karşılığı- takribi 30 dk içerisinde Kültür Meydanına kadar bırakacaktır.  Burada Ercan ile buluşup, sabah ayazından korunmak için sıcak bir dükkana oturup çay kahve içtikten sonra turumuza başlıyoruz. İlk başta Atatürk Evi'ni geziyoruz. Gerçekten yüksek tavanlı eski ahşap konaklar ile daha fazla insan sıkıştırılmak adına birbiri ardına dikilen basık beton binalar arasında dağlar kadar fark var. Diyebilirim ki artık yaşamıyoruz. Daha sonra Konya Lisesinin tarihi taş binasını geziyoruz. Alman mimarisi. Müdürün oda kapısını zımbalı siyah deriyle kaplaması faciasını saymazsak penceresinden pervazına bu lisede de tarihi koklamak mümkün. Buradan çıktıktan sonra yürüyerek turlarken farkediyorum ki Konya sokakları kimliğini kaybetmemiş bir çok yapı ve bir de nedenini çok anlayamadığım bir şekilde tuktukla dolu :D Her yer tuktuk :D İki adımda bir karşınıza camii veya türbe çıkmazsa doya doya kendinizi Hindistan'da sanabilirdiniz. Ancak türbeler yatırlar camiiler öyle çok ki gitmeden önce yeter sayıda dua stoklamakta ve yanınızda bir örtü ile dolaşmanızda fayda var :) 

Su kenarında oturup biraz sakince vakit geçirmek, şimdi restorant olarak kullanılan tarihi hamamda sac böreği ve bamya çorbası denemek için Meram Bağlarını görüp, güne sıkı başlayabilirsiniz. 


İlk cammiimiz Larende Camii diye olarak da bilinen Sahip Ata Camii. 656 yılında yapılmış bir Selçuklu yapısı. Camiinin mimarı sonradan İslamiyeti seçen bir Ortadokstur. Bu sebeple mimarının adının yazılı olduğu camii üstündeki dolgu madalyonlardan sağdakinde "Amele Kölük", diğerinde ise "Bin Abdullah" yazılı. 


Bir sonraki çok önemli durağımız Sırçalı Medrese. Konya'nın bir Selçuklu başkenti olduğunu düşünürsek evet yine bir Selçuklu eseri. II. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından yaptırılmış, aynı zamanda ülkemizde bulunan en önemli medreselerden birisi. Cumhuriyet'in ilk yıllarına kadar da (1924) medrese olarak kullanıldığı bilgisini aldım. Medrese, iç açan bir avluya ve avlunun ortasında konuçlanmış bir havuza sahip. Odaların bir kısmını görmeniz mümkün. Tarihi çinileri barındıran duvar mimariye o yıllarda verilen önemi göstermek ister gibi sapasağlam ayakta. Medresede aynı zamanda bir de küçük türbe bulunmakta. 

Yürüyüşünüz boyu tarihi medrese, camii ve türbeler dikkatinizi çekecek. Hasbey Medresesi, Kesikbaş Türbesi, Tahir ve Zühre Camii bunlardan bir kaçı. Meydan ve Mevlana yakınlarındaki İnce Minareli Medrese, dışından olduğu kadar arkeolojik buluntuların sergilendiği iç kısmıyla da sizi büyüleyecek. 
Giriş için Müzekart gerekli, takdirde 5 TL . Maximum Kredi Kartlarınızın 1 aylık Müzekart özelliğini de burada kullanmanız mümkün. 
Ne yap edin görün mutlaka burayı da. Taşına toprağına dokunun, enerjisi geçsin. Eğer Arkeolojiye merakınız İnce Minareli Medresede sergilenenlerle yetinmeyecek kadar fazla ise Konya bu konuda da sizi eli boş göndermiyor. Arkeoloji müzesini ziyaret edip 13.yy'dan günümüze uzanan eserleri inceleyebilirsiniz. 


Konya sokaklarından Mevlana'ya dönen rotamızda bir çok yerde güvenle suyundan içebileceğiniz çeşmeler mevcut. Mevlana'dan önce Şems'i ziyaret edip tarihi Bedesten Çarşı'ya saparak kendinizi bir dönem filminin ortasında bulmanız çok olası. Buradan ister direkt olarak Mevlana Hazretlerinin Mevlevigahını ve türbesini ziyaret edebilir ya da öncesinde bedesten çarşıdaki çeşitli ürünlerin satıldığı şirin münferit dükkanlardan alışverişlerinizi tamamlayabilirsiniz. 


Konya'ya gelmişseniz her Cumartesi ücretsiz düzenlenen Sema'ya katılmalısınız. Kış aylarında 19:00 civarı başlarken yazları bu saat 20:00ye çekiliyor. Ben Mevlana Kültür Merkezi'ndeki büyük salonda seyrettim. Benim seansımdaki postnişin yeşil destar taşımaktaydı.Yeşil destar postnişinin Hz Peygamber soyundan geldiğini işaret etmektedir. Tabii semayı izlemezden evvel tennurenin anlamından dönmenin felsefesine kadar açıp bir okumakta bilgi edinmekte manayı tam hazmetmek anlamında fayda var. Konyada, Semada, türbenin etraflarında, ezanında ve meydanında, eğer insanlardan ve eşyalardan zihnen sıyrılıp tek kalabilirseniz büyük ir his var. Bu his ben ne kadar iyi tasvir etsem de size geçmeyecektir, çünkü adeta o toprakta yaşamış ölmüş tüm çelebilerin, evliyaların, dervişlerin, peygamberlerin ruhunu tek de kalsanız etrafınızda hissediyormuşcasına bir ağırlık aynı zamanda huzurun getirdiği bir hafiflik ve yokluk hissi var. O his ki, Celaleddin Rumi hazretlerine dua ettikten sonra sizi sıkkesini incelemeden hevessiz bırakıyor. Eşya diyorsun neticede. Mevlana hazretlerini sıkkede aramak olmaz. Ruhunu solumaya çalışıyorsun. 
Şems'in kavuğu ve alemi 
Konya büyük bir şehir bildiğiniz üzere, aynı zamanda yavaş yavaş kalabalıklaşmaya ve trafik sorunu oluşmaya başlamış. Ulaşımı tramvay, dolmuş ve otobüslerle rahatça sağlamak mümkün. Ben Stadyumdan merkeze 2.25 TL karşılığı 30 dk süren bir yolculuk geçirdim. Dolmuşlarda ilahi çalabilir, vaaz dinleyebilirsiniz, yadırgamayın. Ancak dolmuş şoförlerinin böbrek taşı düşürtme gibi bir namı olduğunu da aklınızdan çıkarmayıp tramvay tercih edebilirsiniz. Selçuklu'ya kadar boylu boyunca uzanan tramvay hattı oldukça pratik. 

Sille Köyü
Konya yakınlarında, 25 dk mesafede , 64 numaralı otobüsle ulaşabileceğiniz Sille Köyü , uğrayacağınız bir nokta olsun. Burda sillenin (yöre halkının deyimiyle sekmeli) yani seke seke çıktığınız yollarında dolanabilir, tarihi Aya Elena Kilisesini yine ücretsiz olarak gezebilir, gelişigüzel önünüze çıkacak keçi ve koyunlarla ahbaplık edebilir, mağaraların ve taş köprünün fotoğraflarını çekebilir, en son da etrafına uygun dekore edilmiş historik mekanlardan birinde içinizi ısıtıp midenizi şenlendirebilirsiniz. 
Nasreddin Hoca Türbesi
Tabii ben Konya'ya her haftasonu gitmiyorum diye, Akşehir'i de kuzenim ve eşi sağolsun görme şansına eriştim. Akşehir büyük feylosof Nasreddin Hoca'nın şehri olması ile daha da önem kazanan bir yer. Ayrıca hocanın iddiasına göre dünyanın da en orta noktası. Henüz çürütebilen olmamış. Lakin benim Akşehir'de tekrar gitmek isteyeceğim bir yer daha var ki bunu bir sonraki Konya'da Ne Yenir, Ne içilir, Nereye Gidilir yazımda paylaşacağım. Öyle bir yer ki gurme programlarının burayı henüz nasıl keşfetmediğine şaşırıyorum ve şuan en ufak bir imkan bulsam tak diye yine çıkıp gitmeye can atıyorum. İstanbul'da bir benzerinin olduğunu da düşünmüyorum. 

Konya, toprağını bereketlendirmiş şahsiyetleri, yaşanılan en büyük aşkın vuslata erdiği coğrafyası, yarattığı yüksek hissiyatı ile görülmesi -değil de belki deneyimlenmesi demeliyim- gereken bir Selçuklu başkenti. Benim önyargılarımı en azından turist bulunduğum süre içerisinde kırdığını söylemeliyim. Umarım sizin için de en az benim için olduğu kadar tatmin edici bir deneyim olur bu. Konya'ya gideceklere söylenecek en uygun şey herhalde "hayırlı yolculuklar" olurdu. Çünkü bence Konya bir şehir değil, bir yol... 


9 Şubat 2016 Salı

!F İSTANBUL SİNEMA BİLETİ ÇEKİLİŞİ

Herkese merhaba.. 
Bu sefer bir çekiliş ile karşınızdayım. Biliyorsunuz !fIstanbul Bağımsız Filmler Festivali İstanbullularla buluşuyor. Festivalin açılış filmi yılın animasyonu olarak nam salan Anomalisa filmi. 

Bu filmi ücretsiz bir şekilde benimle izlemek isterseniz,
 18 Şubat 2016 saat 21:30 Beyoğlu Fitaş Sinemasında gösterilecek filme
 tek kişilik bilet 
kazanmak için bu gönderiyi beğenip sayfanızda
 #birkucukekimmeselesi
hashtagi ile paylaşabilirsiniz. 

1 Şubat 2016 Pazartesi

Kars Yeme İçme Alışveriş Rehberi

Kars'ın gurme mutfağı sizi de daha fazla tutamayıp yollara düşürdüyse bunları bilmek isteyeceksiniz.

Kahvaltı
Kars Yöresel Kahvaltısı için Kars Evleri ideal ve ekonomik bir tercih. Dışı taş Baltık Mimarisi içerisi ise Osmanlı döşemesi. Kahvaltıda yumurta, yöresel peynirler, lavaş, ekmek, yöresel bal ve reçeller, kaymak, meşhur un helvalarını sunuyorlar.
Biraz daha kendinizi şımartmak istiyorsanız biraz daha az ekonomik olacak ancak sizi muhteşem mimarisiyle büyüleyecek olan Cheltikov Hotel'de edebilirsiniz. Havasını solumak isteyeceğiniz diğer oteller ise Kar's Hotel ve Katerina Sarayı olacaktır.

Yöresel Yemekler
Kars'ta size yöreye özgü yemekler sunan bir çok restorant mevcut.
Hanımeli Ev Yemekleri
Kamer Restorant 

Bunlarfan Foursquare uygulamasında en çok oy alanı Ka-Mer Restorant. Kaz'ı 55 TL gibi bir rakama sunuyorlar. Menüde yazmasa da patlıcan çorbasını denemenizi tavsiye ediyorum. Menüde yazmasa da Şarap da var. Siz en iyisi garsona menüde yazmayan ne olduğunu bir sorun :) Fiyatlar makul denebilir. Yalnız ortam sıcak değil. Pos cihazlarında sorun çıkabileceğini de unutmamakta fayda var.

Şimdi burada bir not düşmek isterim, Kars'ta bir siyasi parti desteği ile isim yapmış Kaz dükkanları görmek mümkün. Ancak iyeceğiniz aynı lezzetteki kazı size çok pahalıya satacaklarını ve ikram diye sofranıza konan bir çok yan ürünün ayrıca fiyatlandırılacağını unutmayın. Bu tatlı su çakallığı benim kulağıma hoş gelmedi.

Hanımeli Ev Yemekleri 



O yüzden hem duvarlarını güzel fotoğraflar ve yöresel malzemelerin süslediği, aynı zamanda Kars'taki otantik sığınağım olan Hanımeli Ev Yemekleri'ni kesinlikle tavsiye ediyorum.


İşletmeci Dilek teyze hoş sohbet bir insan. Çetin abi de yine çok sıcakkanlı. İçerisi Kars'taki diğer dükkanlarda pek göremeyeceğiniz üzere güzelce döşenmiş, fotoğrafçıların canı yemekleri beklerken hiç sıkılmıyor. Satılık kalpak bile var dükkanda. Fiyatlar şişirme değil. Özellikle Dilek teyzenin elinden bir piti yemenizi öneririm, sunumdan çıkıp showa dönen bir ritüeli var.
Kaz menüsü 60 TL, içinde çorbası, içeceği, salatası, turşusu yoğurdu, muhteşem kazı... Dilerseniz kemiklerinden arındırıp sunuyorlar kazı. Kredi Kartı geçiyor.
Hanımeli Ev Yemekleri Facebook Sayfası : https://www.facebook.com/hanım-eli-ev-yemekleri-restorant-kars-151433601618479/

Kosor Cağ Kebabçısı

Büyük Emniyet Merkezinin tam karşısında aynı zamanda Hanımeli Ev Yemekleri'ne kapı komşusu olan Kosor Cağ Kebapçısı, gelmişken Erzurum'a dair bir şeyler de tatmak istiyorsanız en iyi adres. Siz tamam diyene kadar tek tek kebaplar geliyor masanıza. Ekmeksiz yemenizi tavsiye ederim, zira yapına filan bakmadan ayırd etmeden bütün bütün yutuyorsunuz. Ben ilk kez yedim, ve tek kelime ile bayyyyyıldım. Çalışanı inanılmaz naif, güler yüzlü, sıcakkanlı. Kebabı geçtim salatası bile mükemmel. Tatmadan kesinlikle dönmeyin derim.


Alışveriş
Latifoğlu Peynircilik

Faikbey caddesi üzerinde, minik at heykelinin tam arkasında yer alan Latifoğlu Peynircilik benim tercihim oldu. Burda peynirinden balından tulumuna kadar her şeyi tadıp alabiliyorsunuz. İçeri girdiğinizde size lezzetli kış çaylarından ikram ediyorlar. Gönüllüğ insanlar, sizi pek kırmıyorlar. İnternet sitelerinden de alışveriş yapmak mümkün. 
Kars'ta bu tarz peynir bal gibi şarküteri alışverişi için bir kaç isim daha var. Aralarında ne kadar fark vardır emin değilim. Ama havalimanında gördüğüm tüm kolilerin Latifoğlu kolileri olduğunu söyleyebilirim. Tadarak aldığınız için de içinize sinmemesi gibi bir durum söz konusu değil. 
Dilerseniz 14 TL karşılığı ürünlerinizi istediğiniz yere kargolatmanız da mümkün. Ben hem kendime hem de teyzelerime aldım, teyzelerimin yaşadığı şehre ürünlerimi kargotlattım. Bugün ellerinde olacaktır. 
Burdan Erzincan Tulum Peyniri almanız da mümkün, tadınca mutlaka alıyorsunuz zaten :) Ama karakovan balı bir harika. Her gün deli gibi bal yiyorum. Petek balı sevmediğim halde ağzımda eriyen peteklerden canım çektikçe bir parça kesip yiyorum. Daha önce yediğim ballara hiç benzemiyor.

Yine de kaz da almak isterseniz Dilek Teyzenin köylüden temin ettiği hazır terbiyeli kurutulmuş kazlardan almanız lezzet garantili olacaktır ;) 

Özetle Kars sadece ruhunuza kalbinize gözlerinize hafızanıza değil, aynı zamanda midenize de çok iyi gelcek , merak etmeyin :) 













Hayallerindeki eşi karşılarında buldular!
Antalya Migros AVM, sanal gerçeklikle hayallerinizdeki kişiyi gerçeğe dönüştürüyor. 


Bir boomads advertorial içeriğidir.

Çok Okunanlar