Translate

20 Ağustos 2016 Cumartesi

Araçla Ege Turu -5 / Didim, Bodrum


Kuşadasından Didim çok yakın, eğer Bodrum istikametinde ilerliyorsunuz Didim kesinlikle sizi yoldan çıkartmalı. Ben darbe zamanı yollarda olduğum için ilerde konteyner polis çevirme noktaları ve bir çevirme görünüyor.


İlk Önce Apollon Tapınağı'nı görmeye gidiyorum. Tapınağı Müzekart ile gezmek mümkün. Arkada gördüğünüz yıkık duvarın altında bir kapı girişi var gördüyseniz. Ordan ilerleyip bir tünelden geçip tiyatro meydanına çıkılıyor. Muazzam bir yapı.


Tapınağın hemen karşısında hediyelik eşyacılar ve dinlenme yerleri bulunuyor. Ben bir davete icabet edip şu gördüğünüz sempatik lokantada biraz oturdum. Çay ikram ettiler. Çaya eşlik eden koyu bir muhabbet vardı, fotoğrafta gördüğünüz gülümseyen bey aynı zamanda Didim Eski Belediye Başkanı Mümin Kamacı. 10 yıldan fazla hizmet etmiş Didim'e. Onun da köşesinde bir fotoğrafını çekip sevgili Abdullah'ın eskortluğunda yollarda kayboluyorum :) Amaç nedir ? Tabii ki Didim'in şu altın gibi kumsalı olan Altınkum Plajına ulaşmak :)


Plajın girişinde artık ayda bir gözgöze gelmesem hemen özlediğim sevgili Poseidon'cuğumla bir süre bakışıyoruz. Sonra bana özel şöyle şık bir poz verir misin dost düşman tanrı görsün diyorum, sağolsun beni kırmıyor :) 


Sahiden altın  kum değil mi? Ege turundan önce Çeşme/Ilıca plaj anlamında favorimken ege turunda öyle güzel koylar sahiller plajlarla tanıştım ki gerçekten benim ülkem bir cennet. 
Ülkemin insanı da ayrı güzel. Şu tekerlekli sandalyenin sahibi olan insanlar şezlonglarını gönüllü olarak benle paylaştı, yiyecek içecek ikram ettiiler ve eşyalarıma da oturup ben deniz keyfi sürerken göz kulak oldular. Aynı plajı denizi zaten bulamazsın geçtim, ama aynı sıcakkanlılığı Miami'de bulabilir misin :)

Evet yüzdük, yedik, içtik derken yine yolcu yolunda gerek, gezinin son durağı Bodrum'a doğru kontağıu çalıştırdım ..

Bodrum deyince Kale. 


Ben size ufak trailer vercem ama süprizini çok bozmak istemiyorum. Yine müzekartla gezilebilecek Bodrum Kalesini kesinlikle ve kesinlikle görmenizi tavsiye ediyorum. Sadece Bodrum'un en güzel manzarasına sahip olmayacaksanız aynı zamanda muhteşem bir bahçe arasında dolanıp tüm ihtişamı ile bir kale müze gezmiş olacaksınız. 


Bunun dışında Bodrum'da deniz kıyısında restoranlar masa sandalye atmış durumda. Hatta ben gece oturduğum bir restoranda iki biradan sonra kendimi denize ettım ay ışığı altında gerçekten mükemmeldi. Genel olarak ayakları suya sokarak yemek içmek keyfi mümkün. 
Bunca senedir Bodrum Bodrum dendiği kadar var. Begonvilli beyaz kireçten evleri, deniz huzur, mis kokulu rüzgarı , sinirli sinirli insanları :)), kalesi, eğlence hayatı ile Bodrum tam bir yaz vaadediyor. 
Tekilacılar sokağı kalite açısından beklentimden düşük çıktı onu belirtmekte fayda var. Asmalı'dan daha iyi bir sokak bekliyordum ben. 

Bodrum'u o denli sevdim ki 2 gece asla yetmedi ve tatilimi uzatmaya karar verdim. Bodrum'daki bir arkadaşımla anlaşıp, kendisi bu işlerle meşgul, Gümbette bir otelde bu sefer sadece deniz güneş havuz olarak temiz , fresh ve kaygısız bir şekilde tatilimi noktalandırdım. Kaldığım motelden daha ucuza gelmesi de ayrıca bir travma oldu. Arkadaşın var, kullan di mi :) 

Siz de Bodrum'da daha ekonomik tatil düşünüyorsanız size de yardımcı olabilirim. Bana Bir Küçük Ekim Meselesi facebook sayfasından özel mesaj yoluyla ulaşmanız yeterli :) 

Bir Ege Turu toplamda 16 günde Ayvalık-Cunda-Dikili-Bademli-Foça-Sazlıca-İzmir-Alaçatı-Çeşme-Kuşadası-Didim-Bodrum-Gümbet rotası üzerinde böylelikle bitti. Malesef Marmaris ve Datça'ya vaktim enerjim yetmedi :/ Ama bundan sonra bu rotayı daha da geliştirerek her sene yapmayı planlıyorum :) 

Yarın bana yine yol var dostlar. Yolda yine görüşeceğiz , takipte kalın,  sevgiyle kalın , harika bir cumartesi geçirin, hepinizi çok seviyorum, öpücükler :*



19 Ağustos 2016 Cuma

Araçla Ege Turu -4 / İzmir, Kuşadası

Foça'dan sabahın erken saatlerinde ayrılıyorum. İstikamet İzmir. Ortam artık bi nebze tatsız. Tatsız şeyler oldu çünkü ülkede. Çok enteresan yollardan geçerek İzmir'e ulaştım öncelikle beni saati çalınan İzmir Saat Kulesi ve çöple dolu sokaklar karşıladı. Ancak böyle hatırlamak istemediğim için o fotoğrafı paylaşmayacağım. Hedefim şu manzara çünkü :


Herkes bilmese de Ilıca Plajının ucundaki Yıldız Burnu aynı zamanda doğal bir ılıca barındırıyor. Görmüş olduğunuz kısım taşlarla çevrili ve sıcak su. Taşları aştığınızdaysa egenin serin sularına kavuşuyorsunuz. 


Anladığınız üzre İzmir'e geçer geçmez kendimi Çeşme'ye attım. Çeşme, tatil olarak hep tercih etmek isteyeceğim bir yer. Bayılıyorum. Bu sene Çeşme'nin özellikle Alaçatı'nın benim için bir başka anlamı daha vardı tabii. Hayatımda ilk kez Survivor izledim :) O da nasıl oldu, Konya'da kuzenimin evinde TV açıktı ve Survivor2016'nın ilk yayınıydı. Bir adam var Allahım o ne hoşluk güzelliktir. Serkay. Serkay Tütüncü. Sadece beni değil herkesi etkilemiş olacak ki, ve de bunu performansıyla destekledi ki yarı final koltuğuna kadar oturdu Sekomuz. Kendisi Alaçatı'lı ve ben bu yukarda gördüğünüz surf okuluna sırf onu görebilmek için gittim. Göremedim :/ Geç kaldım. Hayal kırıklığı ile Alaçatı'ya dondurmaya doğru yönelirken o binlerce kişinin arasında sevgilisini eline takmış geçti önümden. 2 kere hem de. O nasıl bir yakışıklılık ne endam ne güzelliktir. Dostlar başına deyip geçelim. 


Alaçatı'ya mutlaka gidip arka sokaklarına kadar ilerleyin. Tam bitti derken sizi yine süprizlere ağırlayan sokaklar bulacaksınız. 


Özellikle antikacılarla bezenmiş arnavut taşlarından hiç ayrılmak istemeyeceksiniz. Alaçatı geçen seneden beri sempatikliğini tam gaz koruyor yalnız geçen sene Mayıs'ta gittiğim yeri bu sene Temmuz'da gördüğümde kalabalık açısından şok oldum. Sokaklarda resmen yürünmüyor. Burda çok güzel mekanlar var tavsiyem foursquare arama motorunu kullanarak ve yorumları okuyarak burda damaklara bir şenlik vermeniz. 

Çeşme, Alaçatı biraz da İzmir sokakları dedikten sonra rotamı Kuşadası'na doğru çevirdim. 

Kuşadası benim için aynı zamanda teyzeciğimi ziyarete dönüştü. Yalnız orda da süprizli yerler yok mu, var. Öncelikle Kadınlar Plajı çok meşhur. Temiz güzel bir plaj. Etrafındaki yemek içmek alternatifleri diğer yerlere göre bir tık tuzlu. Ancak bu civarda konaklamaların gecelik 40 TL'ye kadar düşmüş olduğunu düşünürsek yemeğin çok cep yakacağını sanmıyorum. Güzel bir sahili var merkezde. Akşam denize karşı oturup sohbet etmek çok keyifli. Ancak benim bayıldığım 2 yerden özellikle bahsetmek isterim. İlki domuzlarla akraba olma imkanı tanıyan Milli Park. 

Zeus Mağarası 


Milli parka gelmeden hemen önünde Zeus Mağarası var girişi ücretsiz. Fotoğrafını çekememiş olsak da ilginç bir yer. Mağara bir yerden denize bağlanıyor. İçerde insanlar yüzüyor ama benim ayağımı sokamadığım kadar soğuk bir suyu vardı. Mağara bir yerden denize bağlanıyor değişik tünelleri mevcut ancak dalgıçlar bu yeri bir kaç kez dalış yaparak bulamamışlar. Çok hoş bir yer, kesinlikle uğranması gerek. 

Milli Park


Milli Park ise en vahşisi insandan oluşan farklı hayvan türlerini demokratik bir şekilde bir arada barındıran, değişik zevklere uygun çözümler sunan koylara sahip cici mi cici bir parkımız, gözümüz. Hem taş hem kumsal plajları var. Tercihinize kalmış. Giriş ücretli. Araç ücretinde kişi sayısına bakılmadığı için kapı girişinden 10 metre ötede bi sürü otostopçu görmek mümkün. 
Belli bir saatten sonra kıyıya karpuz yemeye filan domuzlar iniyor. Seviyim dedim ama yemedi, çok sıcakkanlı olduklarını söyleyemeyeceğim. Seviyeli bir birliktelik yaşadık, orda kaldı. İkimiz de limitlerimizi koruduk.

Kuşadasında teyze saadetinde geçen bir kaç sıcacık huzur dolu günün ardından rotayı Didim'e çevirdim. Burda sadece bir kaç saat kalıcam. Sonra Bodrum'a gidicem. Hepsini anlatıcam. Zaten acelem var, çünkü yazıcak şeyler de birikti bir yandan. Didim ve Bodrum'u da sizle buluşturduktan sonra Zeytinli Rock Festivalini, Edirneyi, Bozcaada ve Assos'u yazıcam size. 

Öpüldünüz :*

16 Ağustos 2016 Salı

Araçla Ege Turu -3 / Yeni Foça, Eski Foça ve Sazlıca

Ege Turu'nun 4. gününde (15 Temmuz 2016)  Dikili'yi terkedecektim. Amma velakin Dikili'yi terketmekten daha zor bir şey varsa o da Dikili-Foça yollarının eşsiz güzel manzarasında yola bakabilmek...

Dikili - Foça arası 1,5 saat ancak ben öyle yollardan gittim ki daha uzun sürdü. Bazen yol sadece patpat denilen tarla arabalarına ve traktörlere uygundu. Sanırım rotadan çıktım. Ancak o güzelim zeytin ağaçlarının köylerin arasından geçiyor olmak nasıl bir his. Anlatılmaz. 

Otobana ilk bağlandığımdaki kalbimin atışını bir duysanız :D Acırdınız halime :) 

Yol boyunca ilk olarak Yeni Foça selamlıyor sizi. Burda otoparklar ücretsiz, öncelikle bunu belirteyim. İstediğiniz yere park edin. Ben pazar yeri gölgelik diye oraya aracımı bıraktım. 


Yeni Foça kıyı boyunca ücretli ücretsiz denize sıfır plajların olduğu, plajların arkasından hemen yürüyüş yolu geçen, yürüyüş yolu üzerinde de çeşit çeşit cafe ve mekanların bulunduğu, denizinde aynı anda yüzülen, balık tutulan ve rüzgar surf'ü yapılan muhteşem cici bir yer. 


Sahil üzerinde bir Narlıbahçe Cafe var. Burası Yeni Foça'daki evim oldu diyebilirim. Gözleme yemediğime pişman olsam da güzel bir kahvaltı yapıp tüm gün serin serin oturma imkanı buldum. İşletmecileri gerçekten aşırı güzel insanlar. Burda eşyalarınızı bırakıphemen karşıda gördüğünüz denize girmek mümkün. Ayağınıza kadar yemek içmek hizmeti de Narlıbahçe'den ;) Üst katında bir duşu bile bulunuyor mekanın. Kendi yazlığınızın verandasında gibi vakit geçirebileceğiniz bir cafe. 

Burda iyice dinlendikten sonra bir de Eski Foça'yı görmek istiyorum ve yola devam ;) 


Eski Foça adeta iki farklı kısımdan oluşuyor. Küçük liman ve büyük liman. Bir güzel kaybola kaybola dolanmanızı öneririm. Bir tarafında kalenin duvarları ötesinden gün batımını kaydedebilir, diğer tarafında birbirinden güzel lokanta ve dondurmacıların bulunduğu ışıklı sokaklarında keyifli bir akşam geçirebilirsiniz. 


Eski Foça'da da ciddi bir otopark sıkıntısı yaşanacağını zannetmiyorum. Ancak alkol alacaksanız -ki almak isteyebilirsiniz- başka, o durumda da taksiler her daim mevcut. 


Merkezde Migros'tan Şok'a ve Gratis'e kadar bir çok tanıdık mağaza da çok pratik yerlerde bulunuyor. 
Ben Migros'tan son eksiklerimi alıp ömrümde ilk kez camping yapmanın heyecanıyla Sazlıca Camping alanına telefon ediyorum. 

Bir "Alo, Engin abi" durumu :) 



Çadırım matım, hayatında hiç kamp yapmamış birisi olarak hiç bir edavatım yok, aradım Engin Abi'yi dedim geliyorum. Çadır var mı -var. Yatak var mı -ayarlarız. 
Nasılsa gidicem çadırda yatıcam diye Eski Foça'da acelesizce dolaşmaya devam ediyorum. Girip bir lokantaya balık meze keyfi filan. 
Sazlıca'da gün batımı
Gece yarısı olunca haydi dedim Ekim yola. Meğer Sazlıca Camping akşam belli bir saat sonrası içeri alım yapmıyormuş. Ben girdim. Şansıma darbe olmuş herkes ayakta gündemi takip ediyor çünkü :) Ne diyim.. Kapıdan girmemle birlikte şok oldum, kabus gibi bir geceye hepiniz gibi tanık oldum. O geceden sonra benim içimde kırılan bir şeyler oldu, hayatımı etkileyen bazı durumlar gelişti, ve gülüşüm bir yönüyle hala eksik. Uzun bir süre de eksik kalacak ne yazık ki, neyse. 

Sazlıca, taş iskele
Sazlıca Camping alanı temiz duş ve tuvaletleriyle, çadırdaki otel yatağından rahat matıyla, plajıyla, sahilde konuçlanmış dalıcılık kursları ile herşeyden ötesi kapıdan adımınızı atmanızla birlikte sizi aileden biri gibi hissettirmesi ile kamp hayatına dair kafamdaki tüm önyargıları kırmış oldu.
Camping alanı
Otel, en kötü ihtimalle pansiyon konforuna alışmış olan ben burada hiç bir rahatsızlık, eksiklik hissetmedim. Aksine kendimi, hem de öyle kötü bir günde, hiç bu kadar güvende, doğa ile içiçe hissetmemiştim.


Korkunç gece geçtiğinde ben böyle bir sabaha çok büyük bir huzurla uyanmıştım. 

Sazlıca camping restaurant.
Foça'ya 1000 kere gelsem herhalde otel yerine Sazlıca Camping'de kalmaya gelirim yine :) O kadar çok sevdim ki burayı. Normalde 1 gece kalacakken 2 geceye uzattım fakat 3 sabahımda aynaya ilk kez baktığımda artık bir şehir yüzü görmem gerektiğini anladım. 

Camping alanından istikamet İzmir, Çeşme, Alaçatı :D Çok dalgalı, değil mi :) 

Oralarda görüşcez, öpüldünüz :*





Araçla Ege Turu -2 / Dikili ve Bademli Köyü

3 günün ardından Ayvalık'a 45 dk. mesafedeki Dikili'ye ulaştım.


Burda konaklama için Couchsurfing yaptım ve yine annemin duaları mıdır nedir bilemediğim bir şekilde çok güzel insanlara denk geldim.

Şunu peşinen söyleyim, Dikili'de güneş Ayvalık'takinden daha güzel batıyor.

Günbatımı Restoran var Dikili Sahilinde. Mutlaka gidip ahtapot speciallerinin yenilmesi ve egenin damak yakan mezeleri ile bir ziyafet çekilmesi gerek. Aynı zamanda ismiyle müsenma, harika gün batımını da izlemek mümkün.

Dikiliye gelmişken Bademli Köyü'ne uğramamak ağır pişmanlık yaratabilir. Herhalde koca Ege'nin en güzel durağıydı Bademli. Dikiliden takribi bir yarım saat mesafede.


Fotoğrafta gördüğünüz pek kimsenin bilmediği Aya Nikola Manastırı. O denizin ortasında gördüğünüz aynı zamanda muhteşem fotoğraflar veren kayanın üzerinde bir manastır varmış eskiden. Burası çok güzel fotoğraflar veren aynı zamanda çok iyi hissettiren bir nokta. Peki nasıl ulaşırsınız ?


Ben Bademli sahilde Tezer Kaptan ile tanıştım. Kendisinin ufak bir kayığı var. Numarası 05333249414 ama bilmediği numaraları açmadığı için öncesinde "Ekim aracılığı ile ulaştım" diye bir mesaj atmanızda fayda var. Ha, nerde kalmıştım Tezer abi ilkin benle pazarlığa tutuştu. 100 TL'den 50'ye indi kabul ettim ve yola çıktık. Gün sonunda sen öğrencisin üzülürüm diyerek benden 20 lira aldı. Bu sürede beni Kalem Ada'sı, Garip Ada'sı, Aya Nikola, yüzmek için muhteşem bir koy ve...


... bonus olarak şu fotoğrafta gördüğünüz gizli cennet ılıcasına götürdü. Bu ılıca antik bir yapı içerisinde yer alıyor. Karadan ulaşım olduğunu zannetmiyorum. Dışardan baksanız siz de zannetmezsiniz :) Havuzsa resmen fokurduyor. Ayaklarımı bile sokamadım. 


Turun görülmeye değer yerlerinden biri karşılıklı duran Kalem ve Garip adaları. Kalem adasını bir resort kapatmış, müşterisi değilseniz adım bile atılmıyor. Fakat Maldivleri aratmayan denizine Garip Adasında da girebilirsiniz. İkisi de aynı güzellikte. Birinde tesis var sadece. 


Bademli'de aynı zamanda şaşırtıcı güzellikte plajlar var. Ben şöyle bir Pisa Koyuna baktım, uzaktan muazzam görünse de kalabalık bir plaj. Daha rahatınıza düşkünseniz oralara girmeden direk sahile girip Barselona Plajını keşfedebilirsiniz. Ortam çok konforlu, deniz bir harika. 


Bademli'ye kadar gelmişken o koruk suyu içilecek elbette. Onu da içip tazelendikten sonra atından ineğine güzel hayvanlar eşliğinde yola devam edebilirsiniz ;)

Ege Turu yazı dizisi Foça ile devam edecek, öpüldünüz ... 

10 Ağustos 2016 Çarşamba

Araçla Ege Turu -1 / Ayvalık.

Herkese uzun bir aradan sonra yeniden merhaba,
Biliyorum biliyorum.. Teknik bir arızadan ötürü arayı bu kadar uzun tuttum. Konuyu özet geçecek olursam yanıma bilgisayarımı da aldığım için tur boyunca araç bagajında ısınıp duran bilgisayarımın ana kartı yandı. Dolayısı ile tüm verilerimi kaybetmiştim. Üzdü tabi, ancak öyle sevimli bir hayali gerçekleştirmiştim ki, insan ağız tadıyla da üzülemiyor..
..
şimdi gelelim fasülyenin faydalarına;
...
Yaz günleri sıcağı bastırmaya başlamış, Ramazan Bayramı tatilcileri memleketin tüm limanları işgal etmişti ve hatta, o da nesi, birkaç saat daha beklersem hepsi İstanbul'a geri akın edeceklerdi.

Anlayacağınız her şey trafikten kaçmaya çalışmakla başladı ve ben rotamı çizmiştim.
Trafiğe kalma korkusuyla da tam 11 Temmuz 2016 sabahı 03:00 suları (bayram bitişi) yola çıkarak Osmangazi Köprüsünden bedava geçiş süprizi ile karşılaşmış oldum. Vurdum yola anlayacağın. İstikamet Ayvalık. Direksiyon başında günün ağarışını izlerken, hele ki "güneye giderken" eşliğinde iyice bir keyiflendim doğrusu. Köprüyü geçince sağda etleri damak ağlatan Köfteci Yusuf'da da kahvaltı molası verildi. Oh. Tatile daha bir hazırız. Yola tam gaz devam, derken göründü Ayvalık. Hemen kendimi kızgın arabadan kızgın kumlara attım. Serin su biraz bekleyecek :) 

AYVALIK

Kumsalın kokusunu içime doldurup otel arama aşamasına geçtim. Sarımsaklı Plajı hizasında onlarca otelden biri mutlaka bütçelere uyacaktır. Burda kalmak avantajlı, sahil ayağın altında, akşam gezmesi bir duş mesafede filan. O yüzden ben burda konaklamayı tercih ettim. Gitmeden önce otopark problemini çok dert etmiştim, internette o kadar abartı haber var ki.. Afakanlar bastı filan ama bir şekilde o arabayı bir yere bırakıyorsun, dert etme, tatile odaklan ;) Ha ben yunan adalarına yüzücem şnorkelim bagajda diyorsan tak koluna şnorkeli hemen terk et arabayı toplu taşımaya karış derim. Çünkü. Duyumlarıma göre liman kıyısında otopark ayrı bir sektöre dönüşmüş durumda. 
Bu ayak izinin yanında benimki de var :p
Ayvalık büyüleyici bir günbatımı manzarasına da ev sahipliği yapıyor tabii ki. Şeytansofrası yine otopark sıkıntısı yaşayabileceğin noktalardan beri. Şimdi burda biraz aşağıda boş bulduğun yere park edip yukarı tırmanabilir veya tatlı diline güvenebilirsin. Ben ikinciyi tercih ettim ;) Yanlışlıkla (vurmayın) otopark çıkışından girip 5 TL karşılığı aracı parkettim. Geriye doyumsuz bir seyir kalması gerekiyordu.
Şu manzara uğruna fırça yediğimi bilirim :) Bir cafe'den izliyorsun gün batımını. Yalnız, herkes ayakta çekim yaptığı için kim cafe müşterisi/değil belli etmeyen bir mücadele ortamı çıkıyor. Bizim de plan günü batırıp oturup aynı yerde fakir karnımızı doyurucaz. Derken öküz ırkından bir garson "çekülsenizeeeğ, burda müşterilerin hakkını yiyösunğzz" diye bağırdı. O an istifimi bozmadan müşterilerin görüş açısını açarak ve geriyer çekilerek gün batımının tadını çıkardım. Sonra garson geçerken durdurdum dedim "dostum, üslubun çok yanlış onu bir ara bi düzelt haklıyken haksız konuma düşersin, çok ayıp, hayvAN MISINNN" diye kıvamlı bir yükselişle garsona yüklendim. Adam şok bana suratıma manasız boş bakışlar atıyor. Arkadaşlarım uyardı ben alakasız bir garsona yükselmişim. "ben değilim ablaaa o yaa" filan dedi hızımı alamadım O ZAMAN ARKADAŞINA BU DEDİKLERİMİ SOOOLEĞĞ" diyerek gülerek akşamı batırdık :D 
...
İstikamet bu sefer Cunda 
...
Cunda, Ayvalık'a gelmişken görülmezse ağlayacak olan cici bir ada. Biz akşam gittik, biraz trip attı. Raincheck'im var Cunda'yla. Mutlaka kendisine daha fazla zaman ayıracağım yakın bir zamanda. Caddelerinde kaybolmak şart. Rakı Balık Ayvalık mottosuyla şu fotoğraflardan çekmek de şart tabii :)) 
 
Bu sofra sizi kesmezse hemen sahilde önünde uzun bir kuyruk olan meşhur bir lokmacı göreceksiniz. Büyük tabak 10 TL küçük tabak 5 TL, yani fiyatlar oldukça makul lokmalar da nasıl desem lokma gibi :) Mutlaka dene. Ha, bu arada otopark işini de bir ilkokul otoparkıyla çözdük. 

Tüm turu bi kerede anlatırsam sıkılırsın. O yüzden 7. sezonda buluşmak üzere :p 

Çok Okunanlar