ancak bir de açlık var serde. Nişantaşı'na hemen bir short-walk yapıp, hem yılbaşı ışıklarıyla içimizde Santa ruhunu canlandırıp hem midelere ziyafet çekmeye karar verdik.
Böylelikle akşam oldu ve buluştuk :) Güzel bir olay olarak, Cuma akşamı olmasına karşın hiç trafik yoktu. Ataköy - Hasköy arasını rahat bir sürüşle 19 dakikada katetmek sahiden cumamı Cuma etmeye başlamıştı bile :) Böylelikle kısa sürede arkadaşımla buluştuk ve Taşkışla'dan Harbiye'ye çıkıp bir otoparka kızımızı yerleştirip Nişantaşı'na doğru yürümeye başladık.
Sanırım senenin en sevdiğim zamanı Yılbaşı, her yer ışık, renk, güzel ve sıcacık bir ruhla kaplı. Bunu en güzel hissedebileceğiniz yerlerden biri de Nişantaşı, yakında orayı da ayrıntılı bir şekilde yazacağım :) Yemeğimizi yiyip biraz dolandıktan sonra farkediyoruz ki konser saati yaklaşıyor. İstanbul Kongre Merkezi'ne doğru yol almaya başlıyoruz.
Kapının girişine ufak bir catering hizmeti var, ufak atıştırmalık, kahve ya da bira alabiliyorsunuz. içeri sokulup sokulamayacağı konusunda kimse bilgi sahibi olmadığı için biz biralarımızı da alıp konser salonunun yolunu tutuyoruz. Vestiyer hizmeti var ama zaten oturmalı bir düzen olduğu için biz gerek duymadık, malum havalar sebebiyle de bir üşüyüp bir sıcaklanmakla meşgulüz.
Tabii ki ben enerjisi tepesinden fırlayan bir kız çocuğu olduğum için oturarak konser dinleme olayına pek ısınmadım, hele de Bebe gibi bir performansta. Arkadaşımla oturduğumuz yerden alkışlarla wooo-hoooolarla salonu coşturmakla yetindik. Bach, Chopin ya da ne bileyim neyzen konseri filan değilse konser böyle oturarak dinlenmemeli. Auraya yazık oluyor. Yine de bunu tolere edecek bir performansla Cuma akşamımızı şenlendirdik ve Bebe'nin Türkçe "Teşekkür Ederim" deme gayretleri ile de sonlandırdık :))
Sizi Bebe ile başbaşa bırakıyor ve yakında önümüzdeki etkinlikler rehberi ile karşınızda olmak üzere hoşçakalın diyorum :))
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder