Translate

6 Aralık 2015 Pazar

J'adore Yılbaşına Girmiş


Bugün size İstiklal'in bir dönem adından çokça söz ettiren, sanki İstanbulluların yıllardır aradığını bulmuş olduğunu ispatlar bir popülerlikle, namını sağır sultana kadar uzatan bir cafesinden bahsedeceğim. Adını tabii ki ben de çok duydum, fakat çok popüler olan herşeye karşı bir duruşum var ister istemez. Bir film izlerken, bir kitap okurken, bir mekana giderken popüler kültürün sürüyle hareket eden flamingoları gibi hissetmekten korkmamın bunda bir payı yok değil. Ancak asıl sebep şu ki bu trend oluşlar, bizi, ulaşılmaya çalışılan ruhtan uzaklaştırır gibi gelir bana. Bu sebeple J'adore ' a gitmek, mekanın ruhundan uzaklaşmak istemedim uzun bir süre.
Buna rağmen dayanamadım, bir Fransız kültürü aşığı olarak heveslenip bir kaç kez kapısına kadar gittim, fakat uzun kuyruklar ve tezimi doğrulayan profilden daralıp hemen oradan uzaklaştım.
Aradan uzun bir zaman sonra aynı kapının önüne gelip kuyruk görememek beni çok şaşırttı. Hemen kapıdan içeri girdim, tam üst kata çıkıp masama oturmaya kalkıştım ki üst kat buram buram romantizm kokmuş, çiftlerden ötürü. Hayli de sıkış tıkış. İş öyle olunca ben de yandaki ek binaya geçtim.Bu bina tam bana göre, daha sakin, pencere kenarı, panik atak geçirtmeyen cinsten.
Şimdi ben size bunları yazarken J'adore o kadar güzel ve sakin ki ... 
Çalışanlar bir hayli güler yüzlü, hizmeti kusursuz. Masadaki çiçeklerse içi su dolu camlar içerisinde muhafaza edilen gerçek ve canlı çiçekler. Bu yüzden masalarda çiçeklere nazik davranılması istenen küçük de bir not var. Pötikareli masa örtüsüyle kaplanmış minik masama (çiçeklere de dikkat ederek) yerleşip yine popüler olduğu için oh la la beatrice'den de uzak durup bir apple pie bir ev yapımı limonata ve su sipariş ettim. Siparişim hızlı bir şekilde masama ulaştı. Apple pie'ın sıcacık servis edilmesi kalbimi çalmadı değil. Limonata da tam ideal serinlikteydi. Ne bir derece daha soğuk ne de bir derece daha sıcak. Yalnız hayatından rafine şekeri çıkarmış biri olarak, (hala tatlılardan bilhassa çikolatadan uzak duramamamı saymazsak), limonatası çok şekerli, pie da yoğun geldi. Bitiremedim. Ancak bir parça apple pie'ımdan bir yudum limonatamdan ağır ağır alırken çalan şarkılarla bir an için o daracık koridorda tangolar yapmak istedim. O derece.


Vitrine de yılbaşı gelmiş :) İnsanın içi huzur ve mutluluk doluyor hemen o kırmızı beyaz ışıltılı renklerle...
Yeniyıl ambiyansı hep bir tazelenme gibi gelir bana. Yılbaşı ile birlikte yıl gibi yenilenir, yeni kararlar alırız. Bakalım gün saydığımız yeni yıl nasıl yenilikler getirecek bu sefer hayatlarımıza :) 

J'adore lezzetiyle diyemeyeceğim ama hoş dekoru, müzikleri, güler yüzlü personeli, sunumundaki hoşlukla bir Avrupa cafesini aratmıyor diyebilirim.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Çok Okunanlar